Bir kıyamet ki kopar içimde… Duygularım, süvarisi ile ağnanan bir at gibi... Yüreğimin aşı bekitti tüm kötülükleri… Bir heybe hazırladım bozdan… Buymak gönlüm, bir kor bulur mu kim bilir?..  

Ben bir Türk balası… Dağlar bana otağ, hayvanlar bana bala… Şu sürdüğüm saltanat yoktur; ne köşkte, ne de sarayda… Bizim azığımız sevdadır. Canımız ise vatan!

Çıngı olmuş duygular ile Hüseyin Nihal Atsız’ın yüreğinden kopup gelen sözler gibi; 

“Kralların taçları

Beni bağlar büyü mü?

Orduları açamaz 

Gönlümdeki düğümü.

Saraylarda süremem 

Dağlarda sürdüğümü.

Bin cihana değişmem

Şu öksüz Türk’lüğümü…”

Gece şimal yıldızı umut olur, gündüz güneşinin bağrı yanığı… Hayat, dolu dolu geçer Türk’ün gönlünde… Bir vatanı, toprağı vardır. Bir de yüreğinin derininde; çörtleğende akan su gibi iman ateşi… 

Ovada sürüsü, tepede boz kurdu… Ordusunu korur genci, toyu… Birdir, bütündür vatanı, yurdu… Savaşta erleri yiğit, yürekleri mert… Eli silah, kılıç tutar her bir balanın… Yüreğimizde Alparslan’ın savaş nutku…

 “Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; 

Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!” (Atsız-Geri Gelen Mektup)

Şu kelimeler birbiri ardına sıralayıverdi kendini…  İnsan yaşadığı bazı olaylar ile duygu denizinde oradan oraya sürükleniyor. Katıldığım bir konferansın beni bu kadar çok etkileyeceğini hiç düşünemezdim. Türk olmak gurur verici… Hele de başka yerlerdeki Türk kardeşlerimizle buluşmak onların iki hasbihalini dinlemek daha güzel bir şey… 

Kültürel faaliyetlere fırsat buldukça katılmaya çalışıyorum. Ve geçen hafta katıldığım bir konferansın beni duygusal anlamda nasıl etkilendiğinden kısaca bahsetmek istedim sizlere… Şans mı desem bilemedim ama geçtiğimiz hafta dâhil olduğum Ahde Vefa Turan Birliği Sosyal Yardımlaşma ve Eğitim Derneği’nin düzenlediği “Türk Dünyası Kültür Köprüsü İletişim Birliği” konulu konferansta konuşmacı olarak gelen Kazakistan Türkçe Konuşan Bayan Gazeteciler Derneği Başkanı Naziye Bissenova’nın her kelimesi beni çok etkiledi. 

Uzakta bir yerlerde bizi düşünen, kardeşi sayan o kadar çok insan var ki… Bu etkinliğin Anadolu’nun ilk başkenti olan Konya’da yapılmış olması ise gururlandırıcı bir olay oldu.

Yukarıdaki cümlelerimden de anlaşılacağı üzere; duygusal anlamda derin hislere yol aldığım ve düşüncelere daldığım söz konusu… Programın başında Naziye Bissenova’nın; “Türk’e dokunuyoruz” telaffuzu gibi hepimizin yüreğine dokunarak sözünü tuttuğunu düşünüyorum.

Ve bu topraklarda doğduğum için, Müslüman bir Türk olduğum için Allah’a hamd-ü sena ediyorum. Kardeşliğin, dostluğun hâkim olduğu, ayrımın ırkçılığın defolduğu bir dünya diliyorum. Allah Müslüman Türk’ü korusun! (ÂMİN) Selam ve dua ile yazı dostlarım.