Geceler acı çekenler için çok daha uzundur derlerdi. İnsan hayatında bu kadar uzun ve elem dolu karanlıkların olduğunu akıl edemezdim. Etrafın dolu iken, yalnız kalmak ne kadar fazla ıstırap verebilir ki insana? İşte bunu yaşamayan bilmez, bilemez! 

Günlerdir beni bırakmayan yakama yapışmış bir ağrının varlığı ile beton sütunlardan derman ummaktayım. Başımı duvarlara vurarak bu işkenceden kurtulmak istediğim geceler oldu. Fakat kolumu kaldıracak dermana sahip değilim.

Vücudumun kendini yerden yere vurduğunu hissediyorum. Ya da çok ağır bir işte çalışmış gibi kemiklerimin sızladığını... Ama yalnızca yatakta uzanmaktayım. Oysa “yaşın daha yirmi dört, gençlere bir şey olmaz” demişlerdi. Ah, tabii ya unutmuşum, insanlar yaşamadıkları şeyler hakkında konuşmayı çok sever!

Kaç gece oldu, uykusuz yarım yamalak sadece yatakta dönüp durduğum, saymayı bıraktım. İnsan, ölümün başucunda olup, pes etmeni beklediğini hisseder mi? Hissediyorum! Ama iyi düşünmeye ve dik durmaya çalışıyorum. Biliyorum ki o zaman zafer benim olacak.

Şimdi hatırladım da küçücük bir kız çocuğu iken de böyle şeyler yaşamıştım. O zaman nefes alamayışımın nedenini astım diye adlandırmışlardı. Seneler geçirdim astımla… En hareketli zamanlarımda, annemin; “aman kızım çok koşma, heyecanlanma” uyarıları ile geçirdim.

Rahat nefes almanın değerini ilk defa o zaman anlamıştım küçücük bedenimle… Şimdi unuttuğum o günleri hatırlatıyor gibi vücudumda gezen bu şey…

Duyularımın bazıları görevini görmüyor. En çok zevk aldığımız yemek yemek hiçbir anlam ifade etmiyor. Çok beğenerek aldığım parfümlerim kokmuyor. Dünya durdu, her şey hareketsiz ve varlığını anlamlandırdığı özelliklerini kaybetmiş gibi… Ve bunun sadece ben farkındayım sanki...   

Test yaptırdığımda bir umut bende olmamasını beklemiştim. Olsa bile “gencim, güçlüyüm” diye düşünmüştüm. Maskemi indirdiğim her dakika, her saniye için kendime kızıyorum şimdi. Hepimiz “bana bir şey olmaz” bilinciyle yaşıyoruz. Ve herkes bir şeyler biliyor.

Test sonucumu öğrendikten sonra hayatta farklı statülere ve yaşam tarzlarına sahip olan binlerce doktorculuk oynamayı seven yakınlarım belirdi. Her kafadan bin bir çeşit ilaç tarifleri çıkmaya başladı. En acısı da doktorlara inanmak yerine, doktorculuk taslayanların dediklerini yapıyor olmamız…

Bir ambulans içindeyim. Sanırım test yaptırdığım hastaneye doğru ilerlemekteyiz. En son oraya gittiğimde yürüyerek ufak tefek belirtiler ile üşüttüm sanarak gitmiştim. Ama işin seyri bir anda değişti. Aklımdan günlerdir yaşadıklarım geçiyor. O gün altıncı günümdü aslında… İyileşmeye başlamış olmam gerektiğini söylüyorlardı. Fakat vücudumda tam tersi bir tepki söz konusu…

Hissediyordum, kalbim bugüne kadar hiç hissetmediğim bir şekilde hapis kaldığı göğüs kafesimi delip çıkmak isteyen ürkek bir kuş gibi içimde çırpınıyordu. Tüm üst bedenimle birlikte nefes almak için çabalıyordum. Kaburgalarımın altındaki ciğerlerimin varlığını ve acısını hissediyordum.

Gözlerimin önüne evimden çıkarken gördüğüm annemin hali geliyor. Yavrusunu kurtarmak isteyen ama etrafındaki yırtıcı hayvanlardan dolayı yaklaşamayan bir anne ceylan gibi uzaktan gözyaşları ile bana bakışı… Odamın kapısından içeriye giremeyişi…

Sevdiklerinin acısını dindirememek, onlara yardım edememek, sarılamamak ne acı bir duyguymuş. İnsanlar çevrelerinde destek olanlarla ayakta durabiliyormuş. Bu günleri atlatamayıp, kimsesiz son yolculuğuna uğurlanan milyonlarca insan var. Şükürler olsun ki ben bu savaşı kazananlardanım.

Hayat, bazen dersini çok acımasızca öğretiyor. Çoğu şeyi unuttuk, onlarca güzel meziyeti gönüllü bir şekilde tozlu raflara kaldırdık. Ailemizi, eşimizi dostumuzu elimizin tersi ile ittik. Şimdi gerçekten sevdiklerimize ulaşamayışımızın ne derece hüsran olduğunu anlıyoruz.

Kim ne derse desin; gençliğinize güvenmeyin. Bana bir şey olmaz diye düşünmeyin. Söylenen tedbirlerin ne derece öneme sahip olduğunun farkına varın.

Öksürmeden konuştuğunuz uzun sohbetlerin, koşu yapmış gibi solumadan nefes almanın, hissettiğiniz her kokunun, kısacası; aldığınız her nefesin kıymetini bilin!

(Geçirdiğim korona virüsünü atlatıp, yaşadıklarımı kaleme alma fırsatı veren Allah’a şükürler olsun.)