Bu hafta Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından düzenlenen konferansın konusu “Sürgün Psikolojisi ve Cumhuriyet Döneminde Konya'ya gelen Siyasi Sürgünler” idi. 

Konuşmacı Mustafa Arıcı, konuyu çok güzel hazırlamış ve sürgünün tarihçesini ilk insan Hazreti Adem'in Cennetten çıkarılması ile başlatmıştı.

Bu geriye dönüş ve Cennetten dünyaya gönderilme serüveninde şeytanın Adem'i mülkün sahibine isyana teşvik edici çalışmaları, sürgünün temelini oluşturan güç ve hakimiyet kavgasının bundan sonrada devam edegeldiği ve günümüzde kitlelerin sürgününe sebep olduğu gerçeği ortaya konulmaya çalışıldı.

Gerçekten de sürgünün temelinde hâkim ve buyurma konumunda olan güce karşı çıkma fiili yatmaktadır. Güç sahibi olanlar tarafından kurulan ve sürdürülebilir olması için aykırı seslerin susturulması gereken güce dayalı, adalet ve hoş görü temeline dayanmayan sistemler içerisinde sürgün cezası sıkça başvurulan bir yöntemdir. 

Güce veya emre karşı gelme sonucunda sürgün edilen ilk insan Hazreti Adem'dir. Cennette bulunduğu sırada kendisine yasak edilen ağaca yaklaşıp emre karşı gelince dünyaya indirilerek ilk sürgünü insan hayatına sokmuştur. Aynı zamanda ilk Peygamber de olan Hazreti Adem'in bu sürgünü son olmamış, ondan sonra gelen bir çok peygamberde sürgün olayı ile karşı karşıya bırakılmıştır.

İlk akla gelenler, Hazreti İdris'tir. Hazreti İdris, Kabil'in evlatlarına Peygamber olarak gönderilmiş ancak kendisine çok az insan inanmıştır. Yaşadığı bölgenin güç sahipleri tarafından düzeni bozduğu gerekçesi ile Babil'den çıkarılmış yani sürgün edilmiştir. Babil'den çıkarılan İdris Aleyhisselam ve inananları Babil gibi yine bir nehir kenarında bulunan Mısır'a gelmiş ve burada şehirler kurmuşlardır. 

İkinci sürgünü Hazreti İbrahim yaşamıştır. Kendisini ateşte yakmak isteyen Nemrut, bu işte başarılı olamayınca Hazreti İbrahim'i kendi hükümranlık alanının dışına çıkarmıştır.

Hazreti Yusuf farklı bir sürgündür. Babasının kendisine olan sevgisini kıskanan kardeşleri tarafından kuyuya atılarak bir çeşit sürgüne tabi tutulmuştur. Hazreti Yusuf'un soyundan gelen Hazreti Musa'da yaşadığı Mısır'dan kendisini tanrı sanan Firavun tarafından kavmi ile birlikte sürgün edildi.

Son sürgün peygamber, peygamberlerin de sonuncusu olan Hazreti Muhammed Mustafa S.A.V. olmuştur. Mekke'de yaşayan ve gücü elinde bulunduranlar tarafından düzenlerinin bozulacağı korkusu ile doğup büyüdüğü şehir Mekke'den çıkarılmış ve Medine'ye hicret etmeye zorlanmıştır. 

Sürgün yeri olmakla ünlenen şehirler de vardır. Mesela, Osmanlı'da sisteme karşı çıkanlar için Hanya'yı Konya'yı görürsün tabiri kullanılarak bir korku oluşturulmuştur. Osmanlı döneminin en meşhur sürgün yeri, Fizan'dır.

Adalet ve hoş görü üzerine oturmayan egemen güçlerin oluşturduğu sistemler olduğu müddetçe de insanlar fikirlerinden dolayı sürülecektir. Sürgün olaylarının yaşanmadığı dönemler, peygamberlerin hükmettiği dönemlerdir. 

Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde görülen sürgün olayları zaman içerisinde daha yumuşak bir söyleme dönüşmüş, sürgün yerine tayin kelimesi kullanılmaya başlamıştır. 1960'lı yıllardan sonra devlet gücünü elinde tutanlar kendilerine ters düşenleri ücra köşelere tayin ederek sözde sürgün etmemiş ancak başka bir şekilde cezalandırmışlardır. 

Sayın Mustafa Arıcı'ya ve bu konferansı düzenleyerek bizim bu bilgilere sahip olmamıza vesile olan Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Başkanı Mehmet Ali Köseoğlu ve yönetimde bulunan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum böylesine güzel bir konuyu gündeme getirdikleri için.

***

Refikimiz Merhaba Gazetesi tarafından çıkarılan Akademik Sayfalar, Cumartesi günü 600. Sayı ve 16. Cildi çıkarmanın mutluluğunu yaşadı. Biz de refikimizin bu başarısını kutluyor daha nice yıllar Konya Kültürüne hizmette bulunacakları inancı ile başta 80'lik delikanlı Mehmet Ali Uz olmak üzere Ali Işık ve Serdar Ceylan'a teşekkür ediyoruz.