Dönemsel olarak yapılan doğrular ve sonucunda gelen başarılar, bunların her dönemde aynı sonuçlar doğuracağı anlamına gelmiyor ne yazık ki. O dönemde uygulanmış ve başarılı olmuş birçok şey, farklı bir dönemde uygulamaya konulunca ne yazık ki aynı sonuç çıkmayabiliyor. Suyun 100 derecede kaynaması gibi bir durum değil ne yazık ki bu durum. İşin içinde insan faktörü olunca değişkenleri de fazla oluyor. İşin psikolojisi, fizyoloji vb…

KADRO MÜHENDİSLİĞİ SORUNU

Aykut Kocaman da bir önceki dönemindeki kendini başarıya ulaştıran metodu, biraz çeşitlendirerek uygulamaya çalıştı. Buraya biraz da mevcut ekonomik şartlar itmişti aslında. TL’nin değer kaybetmesi, önceki dönemlerde yanlış kadro planlaması ile gerçekleşen maliyetli transferler bu mevcut durumun oluşmasına neden oldu. Sezon planlamasını da ona göre yaptı aslında Aykut Hoca. Kadro mühendisliğini de hem maliyeti azaltmak, hem de performansı bilinen oyuncularla belli bir seviyelerde kalmak üzerine yapmıştı. Ama işler onun kafasında planladığı gibi gitmedi ne yazık ki. Kadro tercihlerini önceki dönemlerden hem performansını hem de kişiliğini bildiği oyunculardan yana kullandı. Ama ne bıraktığı dönemki lig aynı lig, ne de bıraktığı dönemdeki oyuncular aynı oyuncular. Bunun en büyük örnekleri Skubic, Bajic, Ömer Ali’dir herhalde. Bunlar üzerine takım kurmayı planlarken bu oyuncuların bırakın kendi performanslarını yakalamayı, ortalamayı bile yakalamamaları üzerine her şey biranda çöktü. Biraz önce bu minvalde bahsetmiş olduğum ekonomik dengelerden dolayı elden çıkan oyuncular yerine nokta atışı transferler de tutmayınca takım kalitesi ciddi erozyona uğradı. Takım içinde bazım mevkilerde, aynı bölgedeki oyuncular arasında ciddi kalite farkları olması sebebiyle de mecburen bu oyuncular oynamaya devam etti. Bu da, belki de, oyuncuların kendilerine iyi bakmamalarına ve ‘’nasıl olsa oynarım’’ havalarında olmalarına neden oldu. Ve tüm takımın performansı bundan etkilendi. Ez cümle, bu sezonun kadro planlaması veya popüler deyimiyle ‘’kadro mühendisliği’’ hiç doğru yapılmamış.

YÖNETİMİN PASİFLİĞİ

Son dönemlerde yaşadığımız olağanüstü durumdan elbette ki baş aktörlerden birisi olarak yönetim/başkan suçlu. Nasıl ki başarılarda bu aktörleri övüyorsak, böyle durumlarda da yergiyi yapmamız gerekiyor. Yönetimimiz genel olarak futbol konularında tüm sorumluluğu Aykut Kocaman’a bırakmış durumda. Bu durum çok sağlıklı mıdır, değil midir tartışılabilir. Ama sonuç olarak sahada bir başarısızlık varsa bundan yönetim de baş sorumludur. “Biz tüm futbol konularını Hoca’ya bıraktık” minvalinde açıklamalar duyuyorum. Bu tür açıklamalar sizin de başarısız olduğunuz gerçeğini örtmez ne yazık ki.

Bir diğer konu da tüm Konya, Konyaspor bu kadar zor durumdayken, taraftarımız deplasman yollarında sürünürken, ağlarken yönetimimizden radikal olmasa bile bir açıklama bekliyoruz. Sessizlik bu camiayı daha da yıkıyor. Taraftarımız gelecekle ilgili bir şeyler duymak istiyor. Bir şeyler için uğraşıldığını görmek istiyor. Ne yazık ki bu konuda sınıfta kaldık. Şuraya iletişim tanımı bırakıyorum:

“İletişim, her zaman her yerdedir. İletişimde amaç çevre üzerinde etkin olmaktır.”

Bu etkinliği yönetemiyoruz ne yazık ki.

NASIL KURTULURUZ?

Gelelim esas konumuza. Bu takım nasıl eski ruhuna, performansına kavuşur. Bunun birçok yolu var aslında. En basiti devre arasında yeni Eto’o’lar, Jahovicler, Yatabare’ler getirmek. Bunun da bir maliyeti var tabi ki. Ama bu yolu seçmemiz Konyaspor’un geleceğine dinamit koymaktan öteye gitmeyecektir. Ayrıca madem bu yolu seçecektik, niye Jahovic’leri gönderdiniz diye sormazlar mı adama! Bu yolu seçmeyeceğimizi umuyorum.

Diğer bir yol ise daha kendini ispat edebilecek ama çok da genç olmayan, performans alabileceğimiz devre arası takviyeleri yapmak. En zor yol bu aslında. Gerçekten iyi performans getirebilecek,ç ok da maliyetli oyuncu bulmak. Yani her takımın hayali olan transferler. Belki geçiş süresi için çok uzun kontrat süresi olmayan yeni bir Rangelov veya Gekas ile sezonu bitirmek.

Üçüncü bir seçenek ise Hoca’yı göndermek. Ben bunu dillendirmek istemiyorum ama bu da seçeneklerden. Bu üç seçenekten en saçma olanı bu aslında. Bu da bir seçenek tabi. Ama bu zamanda gidecek hocanın yerine gelecek Hoca’nın da bu kadroyla işi çok zor olacak. Ayrıca kadroyu tanıyacak vs. Muhtemelen de gelecek Hoca adayları Mesut Bakkal, Mehmet Özdilek tarzı hocalar olacak. Yani daha önce denenmiş ve bizi uzun vadede çok da başarıya ulaştırmayacak hocalar. Ben de Aykut Kocaman’ın dünyanın en iyi hocası, taktisyeni olduğunu düşünmüyorum. Ama ülkemiz içinde bulunan bir cevher olduğunu düşünüyorum. Geleneksel Türk antrenörlerden farklı olarak dünyayı takip edebilen ve kendi şartlarında buna ayak uydurmaya çalışan bir Hoca. Ama her insan gibi o da başarısız, formsuz bir dönem geçiriyor. Bence Hocamıza destek verip, devre arasına kadar en az hasarla girersek ben bir şeylerin değişebileceğini düşünüyorum.

Şu anki durumumuz böyle değerli Konyasporlular. Bu sezonu bir şekilde tamamlayıp önümüzdeki sezona daha iyi bir kadro ile girmek gerekiyor. Bunun için de kadrodan en az 10 oyuncunun gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Sezon başında yapılmayan revizyonun birazının devre arası, geri kalanının ise sezon sonu itibariyle tamamlanması gerekiyor. Umarım milli ara bize iyi gelir. Tüm bu yazdıklarımız da boşa gider. Selamlar, sevgiler…