Sonbaharın kendine has bir kasveti vardır. Zaten yorgun düşen zihinleri daha bir karamsar hale getirir. Bir de yaygın medya diliyle “olumsuz hava koşulları” eklendi mi hepten perişanlık kaçınılmazdır.

***

Adam kendini yorgun hissediyordu. Kafası çok karışıktı. Ömrü boyunca maişet derdinden yakasını bir türlü kurtaramamıştı.

Çoğu zaman olduğu gibi yine kendini çaresiz hissediyordu. İş için çıktığı gurbette yalnızlık duygusu yüreğini yakıyordu. Yollarda yalnız, çaresiz ve mutsuz yürümekteydi. Karla karışık yağan yağmur, iyice eskimiş montunu hayli ıslatmış ve üşüme hissi dayanılmaz noktaya yaklaşmıştı. Dondurucu soğuk onu sıcak bir mekan arayışına itti.

Adımları şehrin en lüks alışveriş merkezlerinden birine doğru adeta sürükledi. Belli belirsiz bir tereddüt içinde kendini lüks mekanın içine attı. Yüzünü okşayan ilk sıcak hava dalgasıyla bedeninde rahatlama hissetmesi bir oldu. Garip bir şekilde kendini iyi hissetti.

Zaman geçtikçe bütün bedeni sıcak havanın etkisine giriyordu. Üşüme hissi iyiden iyiye kayboldu, tamamen rahatlamıştı. Belki de sıcak havanın verdiği rehavetle bedeni rahatlamış ama açlık kendini belirgin şekilde hissettirmeye başlamıştı.

 Cebindeki paraya baktı.

Konsept mağazadan çay ve simit almaya yetecek kadar parası vardı. Hemen sıraya girdi bir simitle büyük boy kağıt bardakta çay aldı.

Boş bir sandalyeye ilişti. Isınmış ve çay simitle de karnı doymaya başlamıştı. Soğuk ve açlık nedeniyle bastırdığı sorular tekrar sökün etmeye başladı.

En azından çay ve simit alarak burada bedavadan ısınmıyorum, hak ihlali yapmadım diye düşündü. Bu düşünce rahatlamasına vesile oldu.

***

Aklım erdi ereli çalışırım, iki yakam bir araya gelmedi, maişet derdinden, aç kalma korkusundan, rezil olma kaygısından bir türlü kurtulamadım.

Neden? Diye düşündü. Ve hemen irkildi. İmansız olmaktan korktu. İmansız ve isyankar!.. ama sorular durmak bilmiyordu.

Arkadaşlarını düşündü.

Sayısız dükkan, daire, arsa sahibi olan arkadaşlarını. Biri geçen sene felan yerden 100 bin liraya aldığım arsaya şimdi 600 bin verdiler vermedim;  orası çok prim yapacak daha diye sevinçle konuşmuştu. Çok muttaki bir zattı; her sene mutlaka Ramazan umresine gider, ibadetlerini hiç aksatmazdı.

***

Adaletsizlikleri düşündü. Özellikle Müslümanlar arasındaki adaletsizlikler canını yaktı. İslam adaletsizlikleri ortadan kaldıramıyor diye aklından habis sorular geçmeye başladı. Bütün bedeni korkuyla titredi!

Sorular sorular!...

Kurtulmak istiyordu.

Düşünmek istemiyorum diye sızlandı.

Boş gözlerle etrafa bakmaya başladı.

Yüzlerce insan oradan oraya gezinip duruyor, aç gözlerle vitrinlere bakıyor, kontrolsüz kahkahalar atıyor, promosyon ürünler için birbirlerini eziyorlardı.

Kovmaya çalıştığı sorular yine tebelleş oldular.

Ey Allah'ım hikmetinden sual olunmaz, bu değersiz, acımasız, cahil, nankör güruhu niye yarattın? Diye düşündü.

Hem korkuyor hem de düşünmeden edemiyordu.

Birden annesinin kucağında bir bebek gördü. Olağanüstü güzel ve olağanüstü masum bir varlıktı!

Titremeye başladı.

Cevabımı aldım Allah'ım diye inledi.