Bu gün sizlere bizzat yaşadığım okuma sevgimi ve faydalandığım kütüphaneleri konu etmek isterim.

Öncelikle bir hususa âcizane dikkatinizi çekmekteyim.

Yazacaklarım bir edebiyat kalıbı içinde okuma sevgisini anlatmak olmamakla beraber, kendimi övmek düşüncesi ile değil hakikaten pek çok yaşıtlarımın çocukluğunda olan hayat öyküsünün samimiyet içinde anlatımı olmaktadır.

***

Hayatı, dağlık köylerde tek başına beş sınıflı okulda öğretim veren Rahmetli Babam Hasan Hüseyin Güldağ'ın okuma sevgisi aşılaması ön planda gelir.

İlk okuma hevesim hatırımda kaldığı gibi beş yaşımda başlar.

Konya-Hadim ilçesinin Gaziler köyü ilkokulundayım. Daha beş yaşında iken Öğretmenin oğlu olarak birinci sınıf sıralarında oturup Alfabeyi okumaya çalıştığım sırada olanı sunmak isterim.

Öğrencileri sıra ile okutan babam beni de görünce. “Sende okuyabilir misin” sorusuna baş sallama ile cevap verince “Oku Öyle ise” demişti.

“Abla top at!” gibi sayfayı eksiksiz okuyunca hayret edip, “Birde aşağıdan yukarıya oku” deyince gözüm bir şey görememiş bilememiş ve okuyamamıştım.

Bir tek evladı olan beş yaşlarında ki bendenize bir şamar aksederek, “Ezberleme. Bir daha Öğrenerek oku!” demişti.

Bugün beş tane bile evladı olsa kıyamayan ebeveynlerin asla yapamayacağı bu şamar, hayatımda ki başarılarıma vesile oldu. Asla ezberleme kopyalama yapmadan, aslını öğrendim araştırdım daima.

***

Konya ile irtibatı, bu günün mükemmel yolları ve vasıtalarından mahrum, sadece “hayvan vasıtası” ile gelip gidilen bu dağlık yere, ÇEK'nun çıkardığı ÇOCUK mecmuası, o günlerde çıkan bir gazete, Konya halk evinin çıkardığı Ülkü mecmualarını getirttirirdi babam.

Bunları zevkle okurdum küçük yaşlarımda. Daha sonra, okusun diye merkebi ile gelen çerçiden benim için “Arzu ile Kamber” gibi ufak kitaplar almıştı. Bütçesi çok elvermese de!

***

Dokuz yaş dolayında iken bir çerçi gelmişti köye. Şimdi cepleri bolca harçlıklı olanlara karşı bizde kuruş bulunmazdı. Babamın kesesi elvermediği için. Çerçi amca benim kitaplara bakıp bir ikisini okumaya çalıştığımı görünce, “Akşam olurken al götür bunları sabaha getirirsin” deyince sevinçle koşmuştum eve.

Kısacası mali durumu yetmeyen öğretmen babam, “Nereden aldın bunları nasıl öderim” deyip çerçi amcaya gitmiş, “Alma gücüm yok” demeyi yeğlemeyip “Neye verdin çocuğa bunları” deyip iade etme istediğinde, Çerçi amca gülümseyerek “Satış yapmadım hocam çocuğun okuma sevgisi var varsın okusun getirsin” cevabını vermişti.

***

Konya ya geldiğimiz yaz aylarında ise haftalık Yavrutürk (2 krş), Bin bir roman ( 5 krş) abonesiydim sanki.

Bilhassa isimsiz yazan Kemalettin Tuğcunun yazımlarını heyecanla beklerdim. Tabii içinde Kızıl Maske, Maskeli Süvari, Mandrake, Feza da uçup gaz silahı ile savaşan Baytekin vb. de geri kalmazdı.

***

Babam Köylerde ki vazifesinde bulunurken, Konya'da devamlı kalmaya başladığım Orta tahsil günlerimde başladı. Kütüphanede okuma sevgisi. O zamanın tek kütüphanesi olan Halkevi binasında ki oda da. İlaveten önceleri nerede olduğunu bilmediğim ama şimdi PTT yanında ki Hacıhasan camiinin Kütüphane yapıldığı “İl Kütüphanesi”nin müdavimlerinden olmuştum. Halide Edip Adıvar, Emile Zola, Mükerrem Kamil Su, Mahmut Yesari gibi zamanın değerli pek çok edebiyatçılarımızın kitaplarını okumakla beraber, dışarıda da Kerime Nadir, Esat Mahmut Karakurt gibi değerli yazarların Aşk romanlarını da elden bırakmayanlardandım.

Ayrıca, İplikçi Camii yakınında yıkılan ve daracık dükkânı olan eski yeni yazılımlı kitaplar satan Rahmetli Hafız Arif Etik ile Türbe caddesinde kardeşi Abdurrahman Etik den on krş' a eski yeni yazılı kitap kiralar, okur getirirdim.

Çok şeyleri anlatmak lazım ama köşe doldu. Son ve dikkate değer bir hatıramı yazıp kapatayım nostalji mi?

Rahmetli Annem ve Dayım maalesef o zaman etrafın tesiri ve birkaç roman okuyanın intiharı ile tehlikeli gördükleri için, macera ve roman kitaplarını okumamı istemezlerdi. Saklı okurdum. O zamanlar evlerde elektrik yerine gaz lambası olduğu ve bir odada bulunduğu için, akşam olduğunda sokaktaki elektrik lambası ışığı altında Arsen Lüpen okurdum. Bir gün yakalamıştı(!) Annem. Dayım da Kocaman ciltli hem de eski yazı olan hafiye Nat Pinkertonun maceralı kitabını görüp sobaya atıvermişti!..

*** 

Hoşça kalınız.