Resim Meram'da çekildi. Meram Yaka Caddesine açılan sokaklardan birinde. Caddenin sadece yetmiş - seksen metre kadar ötesinde. Bu sokak Sayın Başbakan'ın evine de çok yakın. Yani ücra bir yerden söz etmiyoruz. Resimde on civarında köpek görünüyor. Ama aslında sayı daha fazla. Neredeyse yirmiye yakın. Bunlar sadece, arabadan çekilen bir resimde, fotoğraf karesine sığdırılabilenler.

Görüldüğü üzere sürüler halinde dolaşıyorlar. Başıboş köpekler yüzünden özellikle kadın ve çocuklar tek başlarına sokağa çıkamıyorlar. Çocuklar açısından tehlike daha da büyük. Hem kendilerini korumaları daha zor hem de uğrayacakları saldırının travması belki bir ömür boyu devam edecek. 

İşte bu yüzden, sanal âlemden kurtarmaya çalıştığımız çocuklarımıza, rahatça oynayabilecekleri bir sokak gösteremiyoruz. 

Kimse park yapıyoruz falan demesin. Çünkü bu parklara gitmek için de sokağa çıkmak gerekiyor. Oysa anne babaların çocuklarını her gün parka götürecek vakitleri yok.

Daha önce de başıboş köpek meselesini dile getirmiştik. Fakat kimsenin umurunda olmadı. Bazı Sayın Belediye Başkanlarımıza ikili görüşmelerde de konuyu aktardık. Ama çözüm yok.

Bu konu ne zaman gündeme gelse sayın yetkililer topu taca atmayı tercih ediyorlar. Hep aynı klâsik cevaplar:

“- Hayvan hakları derneklerinin sesi daha çok çıkıyor,”

“- Haklısınız ama siz kamuoyu oluşturamıyorsunuz,”

“-Kısırlaştırıyoruz,”

“-Toplayıp ilçe hudutlarının dışına çıkarıyoruz ama geri geliyorlar” kabilinden cevaplar.

Önce kamuoyu meselesine bir bakalım:

Kamuoyu nasıl oluşturulur?

Yazarak, çizerek, Facebook ya da Twitter gibi mecralardan mesaj atarak, şikâyet ederek vs.

Ancak kamuoyu oluşturulmak istendiğinde de sayın belediye başkanları bundan rahatsız oluyorlar. Bazı belediye başkanları soruna çözüm aramak, mesaj gönderen vatandaşla görüşüp derdine derman olmaya çalışmak yerine, meselâ ilgili vatandaşı Twitter hesabından engellemeyi tercih ediyorlar.

Hani mesaj atan kişi takma isim kullanıp hakaret falan etse anlaşılır.

Ama adını sanını yazarak eleştiri hakkını kullananlar da engelleniyor.

Ne kadar da demokratız değil mi?

Demokrasiyi nasıl da özümsemişiz!

Başıboş dolaşan hayvanları etkisiz hale getirmek yerine Tweet atanları etkisiz hale getiriyoruz. 

Oysa başıboş dolaşan hayvanları etkisizleştirmek belediyelerin görevi. Fakat onlar çözüm üretmek yerine bahane üretmeyi tercih ediyor. 

Sıkıştıkları zaman hayvan hakları derneklerinden ve mevzuattan şikâyet ediyorlar. 

Ama mevzuat değiştirmek bir gecelik iş! Üstelik iktidar partisi ile uyumlu çalışmakla övünen ve bir de Başbakan çıkarmış olan Konya'mızın Belediyeleri için daha kolay olsa gerek.

Ayrıca bırakın içerideki muhalifleri, İsrail'e, Avrupa Birliği'ne ABD'ye hatta Birleşmiş Milletlere kafa tutan iktidarımız, hayvan hakları derneklerinden mi korkacak? Yeri geldiğinde onlara “siz kimsiniz” diyemeyecek mi?

Der elbette.

O halde önemli olan sorunu çözme konusunda istekli olmak.

Kimse topu taca atmasın. Eğer sayın belediye başkanlarımız başıboş köpek problemini bile çözemeyeceklerse boş yere o makamları işgal etmesinler. 

Çözümü de vatandaştan beklemesinler.

Elbette hayvanların da korunması lâzım. Onların da kendi tabii ortamlarında özgürce dolaşma hakları var.

Ama ya çocuklarımızın hakları?

Onların özgürce sokakta oynama hakkı yok mu?

Kadınlarımızın istediği gibi sokağa çıkıp yürüyüş yapma hakkı yok mu?

Yoksa kadın ve çocuklarımız sokak köpeklerinden daha mı değersiz?

Çözüm isteyenlere işte çözüm:

Madem bu köpekleri toplayıp başka belediyelerin sınırları içine bırakamıyorsunuz, madem bıraktığınız yerden geri geliyorlar, o zaman hepsini toplayıp Kobani'yi gönderin, IŞİD'in üstüne salın. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olursunuz.

Belki bu biraz masraflı olur. Ama Türkiye üzerinden Kobani'ye giden peşmergenin yemek ve ulaşım giderlerinden daha fazla olmaz sanırım.

Bu çözümü beğenmediyseniz lütfen siz daha iyisini üretin.

Yeter ki çocuklarımızın sokağa çıkma haklarını geri verin.