Biraz hüzün kokusu var bugün bende! Dem tutmuş acılarım, dumanı üzerinde hayal kırıklıklarım var. Düş bahçemde daha kaç hayal kırıklığımın parçaları ayaklarıma batarak beni yolumdan alıkoyacak acaba?.. Daha kaç gözyaşı damla damla lav gibi akacak yüreğime?..İnziva mevsimi geldi çattı!Hayat, banabu aralar biraz müsaade!

Anılarını savurup arkasına dahi bakmadan giden yıllarımı hatırlıyorum. Dilim hep sus pus! Kuzudişi yağan gözyaşlarımdan, sessizlik şemsiyesine sığınıyorum.  Yitip giden çocukluğumu hayal meyal hatırlıyorum. Hızlı adımlarla yoğun ve yorgun ilerliyorum.

Ruhum dans ediyor sessizliğin sesinde! Huzur ile hüzün arasında bir serzenişte yüreğim. Hafif hafif sallanıyor yanağımdaki gülümseyişlerim! 

Çok şey kaybettim ben bu fani yaşamda. Hepsinin geri dönüşü benim bıraktığımdan farklı bir surette idi. 

Bir hikâyeye göre, “Günün birinde Franz Kafka rutin yürüyüşlerini yaptığı parkta küçük bir kıza rastlamış. Kız ağlıyormuş. Oyuncak bebeğini kaybetmiş ve bu onu oldukça üzmüş. Kafka bebeği onun yerine aramayı önermiş ve ertesi gün aynı noktada buluşmak üzere sözleşmişler. Bebeği bulamaması üzerine Kafka küçük kıza bebeğin ağzından bir mektup yazmış ve buluştuklarında kendisine okumuş: “Lütfen benim için kederlenme, dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım. Sana başımdan geçenleri anlatacağım.” Bu birçok mektubun ilkiymiş. Kafka küçük kızla her buluştuğunda sevgili oyuncak bebeğin hayali maceralarını özenle yazdığı mektuplardan ona okurmuş. Küçük kız da bu şekilde avunurmuş. Derken gün gelmiş, görüşmelerin artık sonu gelmiş. Kafka son görüşmede küçük kıza bir oyuncak bebek getirmiş. Küçük kız, aslından oldukça farklı olan oyuncak bebeğe şaşkınlıkla bakakalmış. Bebeğe iliştirilmiş bir not küçük kızın şaşkınlığını gidermiş: “yolculuğum beni çok değiştirdi.” Uzun yıllar sonra, artık bir yetişkin olmuş olan küçük kızımız, gözü gibi baktığı bebeğinin, gözünden kaçırdığı bir çatlağının içine sıkıştırılmış bir mektup bulmuş. Kısaca şöyle yazmaktaymış: “Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin, ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecek.

Kafamın içindeki kötü düşünceleri kemiren bu hikâyebenden bir bir gidenlerin yerine sevgiyi sunuyor. Birçok kez ıslandım ben de kaybetmenin o acı yağmurunda! 

Yüzünde geçmişi okunan insanlar haline geldik. Ne kadar kendimizi gizlemeye çalışırsak çalışalım bir pürüz meydana geldi yapma maskelerimizde! Mahzun, yaralı, korkak!

Hüzün kokusu var bugün bende! Bana biraz bahar gerek. C. Bukowski'nin söylediği gibi, “Her insanın hayatında kaçmakla direnmek arasında bir seçim yapmaya zorlandığı anlar vardır. Ben direniyorum.”  

Gece tam manası ile karanlık! Kalbime ise; güvenimin parçalara ayrıldığı, hayal kırıntıları batıyor. Sessizliğe gömüyorum kendi elleriyle öldürdükleri, içimde bitmiş şahsi sevgileri! “iyi bilirdik” nidası gönlümde buruk, sükût ile uzaklaşıyorum geride bıraktıklarımdan. “Allah'a ısmarladık” sözü bile fazla geliyor bazılarına!

Kendine ördüğün duvarlara ne zamanki bir iki pencere açmaya karar verip, harekete geçiyorsun; hah, işte tam da o vakit seni o duvarlarına birkaç kat daha sıva çekmediğine pişman ediyorlar. 

Şimdi geç kaldığımın telaşıyla çırpınıyorum. Çoğu şeyi ah vah ile anlıyorum. Dünyanın derinine indikçe ve daha farklı bir yönden bakmaya başladıkça onun basitliği beni daha çok şaşırtıyor. 

Sakin adımlarla ilerliyorum. Ardımdan koşan bütün geçmişime meydan okuyorum. Dalga geçermişcesine bir gülümseme sarıyor yüzümü! Buna da Elhamdülillah deyip geçiyorum. Oluruna bıraktım her şeyi, olmazlarım ise kimin umurunda! Selam ve dua ile yazı dostlarım!