Varoluşa ilişkin temel kabulümüz de dramatik bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.

Tam tersi iddia ve söyleme rağmen, pozitivist batı düşüncesinin parametreleri ile kuşatılmış bir  zihin yapımız olduğunu gözlemliyorum.

Batı, varlığın negatif yorumunu esas alıyor aslında. Sözgelişi, tabiat vahşidir. İnsan ilkeldir. Toprak yeteri kadar ürün vermez. Bütün kaynaklar kıttır.

Vahşi doğayı terbiye etmek, ilkel insanı modernleştirmek, verimsiz toprakları  yoğun gübreler ile verimli kılmak ve kıt kaynakları artırabilmek için bilimi devreye sokarak sonuç almaya çalışmak!

İlk bakışta değişmez doğrular/mış gibi gelen bu kabuller yaşadığımız çağın bütün sorunlarının da  kaynağıdır bence.

En azından tevhid dinine inananların bu negatif kabuller üzerinde “acaba?” diyerek kafa yormalarını beklememiz gerekiyor.

Yani; acaba doğa vahşi midir? İnsan ilkel midir?

Kaynaklar kıt mıdır? Toprak yeterince ürün vermez mi?..

Bu  negatif kabullere itiraz inancın gereği olarak karşımıza  çıkıyor. İkinci aşamada ilim ve hikmetle bu kabulleri ele almamız gerekiyor.

Yeri gelmişken, ben bilim ve ilim ayrımı yapıyorum, bilimi şeytani ve ilimi rahmani olarak vasıflandırıyorum. Bugün modern bilim Prometeus'ûn tanrı Zeus'tan çaldığı ve ateşle sembolize edilen şeydir. Zaten tanrı Zeus kendisine itaat etmeyenleri  ateşle yakarak cezalandırır.

İlim ve hikmet ise Rahmanîdir, özü rahmanın değişmez ve mükemmel yaratmasını ve yasalarını keşfetmektir. Zannımca Adem'in yani halifetullahın misyonu şaşmaz yasaları keşfetmek ve arz'da bu yasalara uyarak (iradi olarak uyma) mutlu bir hayat sürmektir.

Şaşmaz ilahi yasaları keşfeden ademoğlu Allah'ın benzersiz (ibda) yaratmasından mülhem inşa, ihya ve imar eylemlerinde bulunacaktır. Ve bu öyle bir şeydir ki; yasalara uyum oranında mutluluk üretecektir.

Yazının başında söylemeye çalıştığım; varoluşa ilişkin negatif algı inşa, ihya ve imar eylemlerine izin vermiyor. Trajik bir şekilde ifsat edici eylemler  ve  fesada uğramış bir yeryüzü üretiyor. Üstelik bütün bu dramatik sonuçlar ortada iken “biz ıslah edicileriz” diye boş laflar sarf ediyorlar.

Bugün ajanslara düşen şu haberi bir de bu gözle okumanızı öneririm. Soru şu; bu ifsat kimin ve neyin eseridir?

Bağımlılıkla mücadele köyleri kuruluyor

29 Eylül 2014 Pazartesi 08:19

Madde bağımlılığı olan kişileri hayata bağlamak için İstanbul'da; izolasyon, tedavi ve topluma kazandırma süreçlerini kapsayan özel köyler kurulacak. Hastanın yaşamı 3 yılda yenilenecek.