Aile toplumun en küçük birimidir. Farklı hayatlardan iki insanın her şeylerini değiştirerek, birbirlerini hayatlarına buyur etmesidir. Tabiri caizse; ufacık tefecik, içi dolu turşucuk hesabı! Sözlükte ise aile; “evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik” demektir.

 

İki insanın sevgi ve muhabbetle birbirine bağlanmasıdır. En güzel sonucu ise çocuklarının olmasıdır. Çocuklar dünyanın en masum olan küçük bireyleridir. Onlar da birer bireydir. Çünkü küçük olmalarına rağmen her konuda onların da bir fikri ve isteği vardır.

 

Aile, küçükken yetiştirmeye çalıştığımız pamuk arası fasulye gibidir. İki yumuşacık ve sevgiyle ıslatılmış pamuk anne ve babadır. Bu sevgi sonucu ise pamukların arasında filizlenen fasulye tohumu çocuktur. Anne ve baba çocuklarının ihtiyacı olan suyu ve gün ışığını o zamanlarda kolaylıkla karşılar. Çocuk ebeveynlerine muhtaçtır çünkü...

 

Lâkin çocuk, büyümeye başlayınca farklı bir ortam ve daha başka mineral arayışına girecektir. Toprağa geçme zamanı geldiğinde ise aile onun üzerinde bir baskı meydana getirmeye başlayacaktır. Ama çocukların yetişkin insanlar kadar tecrübesi olmadığından dolayı burunlarının dikine gideceklerini tahmin edemeyeceklerdir.

 

Toprağa geçme zamanı gelir çocuğun... Ebeveynler orada börtü böceğin ve daha nice değişik minerallerin olacağının farkındadır. Her şeyden habersiz tertemiz, bembeyaz pamuğun arasından ayrılan çocuğa sahip çıkmaya çalışırlar. Çoğu ebeveyn bunu nasıl yapacağını bilmeden harekete geçer. Bu bilinmezlik sayesinde çocuk neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar veremeden bir yerlere sürüklenir. Kendi fikirleri ve duyguları sindirilip taklidî hayatı yaşamaya başlar. Ama bu da bir yere kadar sürer.

 

Ergenlik döneminde çocuk bunlardan kurtulmak ister. Olduğundan inatçı ve sadece kendi düşüncelerinin doğru olduğunu kabul etmeye başlar. Kendi düşünceleri ise bugüne kadar anne ve babasının zorla susturup avutmaya çalıştıkları, vücudunun kıyısında köşesinde kalmış, oynayamamış olduğu bir oyuncaktan ibarettir. Yine masum yine tecrübesiz! Ama habersizce buna erişmek ve sadece o oyuncağa sahip olmak ister çocuk! Çünkü bu oyuncağı hiçbir zaman ortaya çıkarmamışlar ama hep bir yerlerde onun olduğunu hissetmesine engel olamamışlardır. Ve hayatının en cazip şeyi olarak bir numaraya yerleşmiştir.

 

Küçüklükten itibaren onlarında fikrini sorup, doğru ve yanlış yönü onlara sonuçlarıyla anlatarak bir seçim yapmalarını beklesek böyle olmayacaktır. Atalarımız boşuna söylememiştir, “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” diye. Hiçbir şey yaşamamış bir çocukta yılan kadar zehirli ve saldırgandır. Her şeyi güzel bir dille anlattıktan sonra anlamayacak birey yoktur.

 

Dünyada zaman ilerledikçe her şey değişiyor ama “Millet ne der?”  mantığını bizim toplumumuzun kafasından kazıyamadık. Bu hayatta herkesin kendisinin yaşadığını unutup, çevreye ayak uydurmaya çalışıyoruz. Bastırılan, sindirilen, susturulup ortaya çıkmasına izin verilmeyen kişilikler yaratıyoruz. Bir zaman geliyor sıkışa sıkışa kendini tutamayıp patlıyor. Sonra da ne oldum delisi olup çıkıyor yeni nesil! Çünkü bir şey yaşamamış, yaşamasına “millet ne der konseyi” izin vermemiş. Bunlardan sonra vay halimize!

 

Çocukların nasihat, tehdit ve yasaklardan çok güzel örneğe ihtiyacı var. Kendi düşüncesini aktarmaya ve zamanı geldiğin de kendi kararlarını kendisi alması için bırakılmaya! Tamamen bırakılsın demiyorum. Anne ve baba her zaman çocuğunun iyiliğini ister ama bunu çocuğun hayatına tehdit olarak yapmayı bırakıp örnek oluşturarak yapmalıdır.

 

İnsanlar matruşkalar gibi olmamalı! Herkesin birbirine benzeyip, iç içe bir örnek olarak devam etmesi ama içlerinde kendine ait bir şeyin bulunmadığı! Kendi düşünceleriyle davranmaya bırakılan çocukların yeni nesle daha yararlı olacağını düşünüyorum. Tek bir şartla güzel örnek ve yol ayrımlarındaki yaşanacak olayları ebeveynlerinin anlatması ile! Emir yerine tatlı dil her zaman işe yarayacaktır. Yine çocuğa istediğinizi yaptıracağınız gün gibi ortada! Tek değişiklik bu sefer sizin istediğinizi onunda isteyecek olmasıdır.