Yıllarca  ötekileştirilmiş, hor görülmüş, itilip kalkılmış geniş halk kitleleri siyaset kurumu aracılığı ile iktidarın merkezine yürüdüler ve şimdilerde merkezi ele geçirdiler.

Ben bu yürüyüşü çok önemseyen biriyim ve bu kutlu  yürüyüşün önderi olarak Rahmetli Erbakan Hoca'yı görürüm. Allah  rahmet etsin Erbakan Hoca'nın  bu millet  üzerinde emeği büyüktür ve bizim gibi örselenmiş Anadolu insanı için yaptığı devrim niteliğinde hizmetleri vardır.

Her şeyden önce bize “özgüven” aşılamış, inananların üstün olacağı hakikatini  zihinlerimize  adeta kazımıştır.

Bugün muhafazakâr dindar  kadroların  siyasal merkezi ele geçirmeleri şüphesiz 70'li yıllarda Erbakan Hoca'nın başlattığı ve inanılmaz bir azimle 40 yıl sürdürdüğü hareket sayesinde mümkün olabilmiştir. Bu tespit elbette sonrakilerin emeklerini boşa çıkarmaz.

Bu yazıda maksadım yakın siyasi tarihi yazmak veya  bu dönemin geniş analizini yapmak değil elbette. Asıl tehlikeye  dikkat çekmek için, bir ne'vi “nereden geliyoruz” hatırlatması yapmak için böyle bir girizgâh gerekli oldu.

Görece zenginleşen, pek çok ekonomik güce ve imkâna kavuşan dünün “çakıt velesbitli” takımı şimdilerde paçoz bir şekilde binalarında ve hayatlarında “görkem”e  çok ama çok önem verir haldedirler.

Bu korkutucu bir süreçtir kanaatimce. İlimsiz ve hikmetsiz bir hayatı yansıtıyor hemen her şey. Her bir yanı sarmış mübalağa aslında çürümeye yüz tutmuş bir acuzeyi perdelemeye hizmet ediyor. Dikkat edin, insanlar mübalağalı  tören icra ediyorlarsa genellikle bir kıfayetsizliği örtmeye çalışıyorlardır.

Şimdilerde evlilikleri sürdüremeyen  nesiller abartılı düğün törenleri yapmaktan kaçınmıyorlar. Diktatörler acziyetlerini gizlemek için, hiçbirini kendilerinin üretmedikleri  silahlarla görkemli geçit törenleri icra ederler.

Bitirirken söz Alev Alatlı ya bırakıyorum.

Siyasetin Yapılaşması Kent Mimarisi isimli makale den

Bunları söyledikten sonra itiraf etmeliyim ki, bugüne kadar görkemli bir metropol görmedim ki, insan kemikleri üzerine bina edilmemiş olsun. Görkemli bir bina, bir katedral, bir piramit, bir bulvar, şıkır şıkır bir şehir görmedim ki, temelinde sömürü, kan, cinayet, fuhuş, uyuşturucu, karapara yatmasın. Evsizlerin sığınmış titreştikleri karanlık köşeleri, şiddetin kol gezdiği arka sokakları bulunmasın. Bu nedenle olsa gerek, görkem beni ürkütür.