'Dili doğru kullanmak' bahsi, sadece imla kurallarını değil, onu, kötü işlerimize alet etmemeyi de kapsıyor. Her parçamız bize Yaratıcı tarafından emanetse eğer, onları korumak da vazifelerimiz arasına giriyor.

Atalarımızın sözüdür, 'dille düğümlenen, dişle çözülemez' diye.  Bir diğer söz daha; 'Eden kurtulmuş, diyen kurtulamamış.' Dil, işte böyle bir şey! Öyle ki, elinizle yaptığınız bir iyiliği, dilinizle ziyan edebilirsiniz.

***

Birbirimizi çok kolay incittiğimiz, dilimizi kesici alet gibi kullandığımız, sözümüzü büyüklerden bile sakınmadığımız günlere geldik. Sosyal medyayı da unutmayalım sakın. Zira orada, yazmıyor, adeta konuşuyoruz. Anlık tepkilerle birlikte.

Deniliyor ki, 'düşünmeden konuşmak, nişan almadan atış yapmaya benzer.' Sözünüzün nereye gideceğini, kime dokunacağını bilemezsiniz. Kör kurşundan ilhamla, kör söz. Ortalık bunlarla dolu.

İfade etmek de fayda var; İyilik sessiz ilerler, kötülük ise bağırıp çağırarak. Yazımıza uyarlarsak; bir insanın arkasından yüz kez güzel konuşun, tatlı sözler söyleyin, kulağına gitmez. Buna karşılık, ağzınızdan olumsuz bir söz çıktığı / kaçtığı zaman, latife bile olsa, hemen kendisine ulaşır, ulaştırılır. O andan itibaren ilişkinin iklimi değişir. Gerçi iyilik de böyledir. Yüz gün iyilik yapın ve bir gün yapmayın, yapamayın. Görün bakalım, neler oluyor?

Konuyu dağıtmayalım. Son zamanlarda, sanki, söz söylemenin değil, lâf yetiştirmenin telaşı içindeyiz. Söz ile lâf arasındaki fark, dil ve çene gibidir. Konuşmak, çene çalmak. İkisi aynı şey midir? Hayır.

Yine, 'elinden gelmeyenin dilinden gelir' sözünün yıkıcı sonuçlarına çok sık maruz kalıyoruz. Tesellimiz bellidir ve şudur: Fesadın işi kesat gider.

***

Sıkıntılı durumlarda, konuştukça, meseleyi daha karışık hale getirebiliriz. İşin içinden çıkmamız zorlaşır. Böyle zamanlarda, en korunaklı yer, 'susmanın kalesi'dir. Oraya sığınmalıyız.

Bir de bu: Bazen haklı bile olsanız, derdinizi / kendinizi anlatamazsınız. Anlamazlar. Çözüm yine aynı: Sükût.

Sahibini hatırlamıyorum. Sözümüz şu: 'Konuşmak ihtiyaç olabilir, fakat susmak sanattır.' Bunu da bir kenara not edelim.

Evet. Her daim susalım, sükut edelim demiyorum, asla. Fakat dikkatli konuşalım diyorum. Dilimiz, kalbimizin ve aklımızın önüne geçmesin. Konuşmalarımız fitneye, kötülüğe, küskünlüğe neden olmasın. Unutmayalım ki, bir gönlü üzen, sadece bir insanı incitmiş sayılmaz. Birden çok etkisi vardır. Vesselam.