O meş'um ve karanlık gecenin üzerinden tam 50 gün geçti. O günden bu yana sayısız operasyon yapıldı, Fetö'cü olan binlerce insan deşifre edildi, açığa alında.

Gözaltına alınan, tutuklanan ya da açığa alınan isimlerin neredeyse tamamı alt kademedeki insanlar. Geride bıraktığımız 50 gün içinde bu hain terör örgütünün üst düzey bir yöneticisine ulaşılamadı. Esasında birine ulaşıldı ama o da tuhaf bir şekilde serbest bırakıldı!

Adil Öksüz isimli sözde imam gezinen Fetö'cüden bahsediyorum

Lütfen tefekkür edin!

Darbe kalkışmasının yaşandığı gece, Akıncı Üssü'nde gözaltına alındıktan sonra salıverilen Fetö'nün hava kuvvetleri imamı çıkarıldığı mahkeme tarafından şaibeli bir şekilde 21 dakikada serbest bırakılıyor.

Çıkarıldığı mahkeme heyeti, hem tutuklanması için somut veri var diyor, hem de adli kontrol şartıyla tahliye ediyor. Serbest bırakıldıktan sonra ise her yerde fellik fellik arandığı söylenen Adil Öksüz denen darbeci hain, darbeden tam bir ay sonra ortaya çıkıyor.

Nerede? Bombalama ve darbe girişimi sonrası polisin sıkı güvenlik önlemleri aldığı, olağanüstü tedbirlerin uygulandığı İstanbul Kurtköy'deki Sabiha Gökçen Havaalanında... Sonradan medyaya yansıyan kamera kayıtlarına göre, Ali Kaya isimli Fetö ajanı onu havalimanında karşılıyor ve kaçışına yardım ediyor. 

Haber merkezlerine, Akıncılar Üssü'nde rehin tutulan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın 07.45'te yapılan operasyon sonucu kurtarıldığı bilgisi düşüyor. Hemen ardından Akar Paşa'nın helikopterden indiği fotoğraf servis ediliyor. Arkasında, AK Parti'li Şaban Dişli'nin darbeci kardeşi Tümgeneral Mehmet Dişli var! Saatler 10.54'ü gösteriyor. Hemen akabinde ise "Fetö'nün hava kuvvetleri imamı" Adil Öksüz'ün serbest bırakıldığı haberi geliyor.

Şunu söylemeye çalışıyorum. Hava Kuvvetleri İmamı Adil Öksüz'ün, darbenin karargahı olan Akıncılar Üssü civarında yakalanması, Hulusi Akar ve diğer kuvvet komutanlarının Akıncılar Üssü'nde rehin tutulması, her iki ismin de aynı dakikalarda serbest kalması ve Mehmet Dişli'nin Hulusi Akar'ın yanında olması!... Bu durum benim gibi size de tuhaf gelmiyor mu? Perde arkasında, "Biz sizin adamınızı, siz de bizim adamlarımızı serbest bırakın" şeklinde bir takas pazarlığı yapılmış gibi hisseden sadece ben miyim?