Bazen bir kitap okurken, film izlerken, bizzat hayatı gözlemlerken ;  eksik kalmış küçük şeyler, tamamlanmasına ramak kalmış,işler!..

Çok daha güzel sonuçlara yaklaşılmış ama vazgeçildiği için , mesela çözüme ulaşamamış oluyor.. Ulaşmış olsaydı  sadece kişisel yaşamlar deği,l insanlık yaşamını etkileyebilecek sonuçlar olabilirmiş gibi geliyor!

Ya da çok büyük facialarla karşılaşmazdık gibime geliyor.

Hele hele ders çıkarmayıp tekrar eden yanlışlar işte o bir fecaat..

Üniversitede Prof Dr Tamer Müftüoğlu hocamız; insan hata yapabilir! İş yapan bir faaliyete girişen insan için bu normal. İkinci hata da hoş karşılanabilir! Ancak üçüncü hatadan sonra insan kendini sorgulamalı burada bir aptallık var derdi..

Kendimden başlayayım,  üniversitede belki de bir dersimden daha 100 alsaydım veya birkaç dersimden biraz yüksek not alsaydım , Mesela; bitirme notum 59,85 değil 60'ın üzerinde olacak belki çok sevdiğim  Halil Hocamla üniveristede kalacaktım! Bu 0,15 puan hayatıma hep yön verdi..

Üniversite demişken Üniversitelerimiz, eğer öğrenim süresince  öğrencilerini meslekleri  ile ilgili daha çok staj imkanı sağlayabilirse, gerçek iş hayatı ve bilim hayatı ile daha samimi organizasyonlar yapabilirse;

 Mesela;öğrenci  hayata atıldığında sudan çıkmış balığa dönmez, eğitimi de almış olarak, gerçek bir meslek sahibi olur.. Üniversitelerimiz kalite basamaklarını hızla çıkar.. Yoksa öğrendiği bilgilerle hayatı kurtarır, şirketleri kurtarır, devleti kurtarır mangalda kül bırakmaz, icraata gelince İlk okul mezunu bir meslek erbabının karşısında apışıp kalır..

Sonra ver elini  devlet kapısı..  Sınavlar, torpiller, kula kul olmalar! Çaresizlikler.

Öğrenci ve ailesi..Eğer daha ilk okuldan  itibaren az bir gayretle eğitimle birlikte ilgilenseler, aile okula yardımcı olsa, etkinliklere katılsa hocalarla beraber evladının karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm bulsa eminim öğrencilerin tercihi, hayattan beklentileri netleşecek,  doğru tercihlerle kendine uygun mesleklerle ilgili okulları seçecek!Tabi bu tarz bir yetişme hayata öğrenciyi hazırlamış olacak adımları gerçekçi olacak..

İş hayatı; Eğer  daha okul döneminde bulundukları bölgelerde üniversitelerle  irtibata geçip,  işi  ile ilgili projelerin geliştirilmesinde iletişim  sağlayabilse,, belki de hayata atılan gerçekçi gençleri taze beyinleri istihdam etme fırsat kazanacak.. Bu vesile iş hayatını okula taşıyacak,  daha okul döneminde üniversitelerle beraber teknoloji geliştiren, yeni iş becerileri, yöntemleri geliştiren bir şirket ya da kurum olacak!

Aynı konu mesela siyasi kurumlar, yerel yönetimler sivil toplum örgütleri  için de geçerli!..

Eğer daha yolun başında iken ;  ki artık her ilde olan en az bir üniversite var,  kendi kurumları ve bölgenin sorunları ile ilgili üniversitelerle işbirliği yapılabilirse;

Tarım bölgelerinde ziraat daha kaliteli olur. Ziraat konusunda toplum bilinçlenir hatta ülkenin geliştirdiği projeler bu kanalla daha gerçekçi ve verimli sonuçlar alır..

Eğer turizm bölgesi ise;   turizmi   şimdi olduğu gibi saldım çayıra mevlam kayıra misali  güncel politikalarla değil, uzun dönemli projelerle üstelik  stratejik bakış açısı ile küresel bazda sonuçlar alınabilir..

En önemlisi siyaset;  eğer; gerek partiler gerekse  siyasete atılacak insanlar,siyaset , bürokrasi, yönetim, proje geliştirme vb  konularında, yapacakları eğitim ve geliştirme  organizasyonları ile üniversite halk işbirliği kurularak, tabandan itibaren bilinçlenme sağlanabilir..
Beklentiler , kaliteleşebilir!

Partiler daha yerel düzeyde halkın isteklerini, fikirlerini projelendirebilir ve yapılabilirliğin önü açılmış olur diye düşünüyorum! Mesela kahvede konuşulan, oturma gruplarında gelişen fikirler projelendirilebilir

Eğer göç giderken dizilir misali başımıza iş geldikçe düzenlemeler yaparsak,  belki bir sonuca varabiliriz ama her zamanki gibi başı ve sonu arasında anlaşılır bir uyum olmaz!

Eğer bilinç düzeyimizi derinleştirmez isek , icraatla öğretimi yani fikri ve düşünceyi ,buluşturmazsak gerçeklerle çatışan bir toplum oluruz..

Bu düzenin ürettiği politikacılar Bir Cumhurbaşkanını seçemez toplum ihtilale gider, devlet millet ağır darbe alır .12 Eylül 1980 gibi

Ya iki başlı bir yönetim olur her ikisi de milletin temsilcisi olduğunu iddia eder.. Şimdiki durum..

Ya da Osmanlı'nın çöküşü gibi  Kendi yetiştirdiği  , eğitim için yurt dışına gönderdiği insanlar İmparatorluğu yıkarlar ama yerine ne koyacaklarını bilemezler.. Ta ki kurtuluş savaşına kadar..

Üstelik çok değerli idealleri vardır.. Eşitlik hurriyet ve adalet ! Ama milletle nasıl organize olacaklarını henüz bilmemişlerdir.. Ya da millet hazır değildir.  Devlet yeni beyinleri karşısına alıp değerlendirememiştir.. 

İnsanlar, toplum,kurumlar Eğer birbirini dinleyebilseler, anlayabilseler, algılayıp empati kurabilseler eminim çok değerli varlıklarımız çok ucuza elimizden kayıp gitmez..

Akıl , fikir, kalp muhakeme istişare, icraatin içinde kurumsallaşamazsa hırslarımız yaşamımızın depremlerini üretir.