Bir gün daha sona ererken, güneşin geriye bıraktığı sarı, turuncu, kızıl tonları ve püfür püfür esintisi bazen ninni gibi gelir insana! Eylül'ün en güzel yanı budur belki de! Doğadaki her şeyin kamufle olduğu renk cümbüşüyle, huzura dalıp gitmek gelir insanın içinden! Hayallerinin en güzel kıyılarına doğru!

Okyanus ötesi bir mutluluk süzülüverdi Eylül'ün yanaklarından! Sükûn hırkası giymiş doğa, yeniden doğuşun ilk evresine adımını atmakta! Ölümüno soğuk esintisi yalıyor dağı, taşı, toprağı! Hayattan sıkılmışların, sabır taşının çatladığını hissedenlerin mevsimidir sonbahar! Cılkı çıkan yaşama, doğanın surat asma şeklidir.

Hayatın, iki yakasından bağladım. Küçük bir cimcimenin saçlarını iki kuyruk bağladığı gibi! İnatçılık yapan bu küçük kız çocuğunun gözlerini kısıp, tatlı tatlı başını sallayarak karşısındakine kızması! Güllük gülistanlık geçen ve rengini tam belli eden diğer mevsimlere inat, ne yapacağı belli olmayan ufak bir cimcime edasıyla Eylül yaramazlığını eksik etmez belli bir süre hayattan! 

Bazen ansızın göğünü karartır ve ağlamaya başlar. Gönlünü yaparsan rengârenk gökkuşağını bir taç gibi iliştiriverir saçlarına prenses işvesiyle!Yapamazsan eğer soğuk rüzgârıyla üşütür seni için cız eder, dayanamazsın.

Bir yazı paylaşmak isterim, Watchmen dilinden, “Bir fıkra okumuştum.Bir adam doktora gider ve bunalımda olduğunu söyler. 'Hayat sert ve acımasız.' der. Tehditkâr bir dünyada kendisini yalnız hissettiğini söyler. Doktor, 'Tedavi basit.' der. 'Büyük palyaço Pagliacci şehre geldi. Git onu izle. Moralin düzelir.' Adam gözyaşlarına boğulur. 'Ama doktor!' der. 'Pagliacci benim.'”

Eylül de hayatın palyaçosu! Kendinden sonra baharın geleceğinin ve güneşin gönüllere mutlulukla, umutla dolacağını anımsatır. Ama kendi içindeki fırtınaları ve ondan sonra gelecek olan şiddetli kışı göz ardı ederiz. Belki ona kendisinin bile çare olamayacağını bildiği içindir onca yağış, ağlayış!

Doğanın sekeratta (ölüm sarsıntısı, sarhoşluğu) iken döşekte can çekişmeye başladığı sonbahar ayının, kışa kadar sızlanma şeklidir Eylül... Sonrası ise bir sessizlik! Ve kendini teslim eder bir meleğin kanatlarına! Bembeyaz kefenini giyer üzerine! Görünüşte her şey elem, üzüntü dolu! Lâkin sonucu vuslata varmaktır. Kim aşkı uğruna ölümü göze almaz ki?.. Sonbaharın aşkı da İlkbahara kavuşmaktır.

Aşk kelimesi, Arapça “âşek┠dan gelir. Âşekâ, bir ağacı saran, besinini ağaçtan alan ve zaman içinde ağacı kurutarak öldüren sarmaşığa denir. Aşığın, maşukunun hasretiyle eriyip kuruduğunu anlatır. Sevdalanmak, koca bir enkaz bıraksa da insanın hayatında,çoğu şeyin yeniden yeşermesine sebep olur. Mevlana'nın müridine, “Sev de gel!” dediği gibi! Sonbaharın başı olan Eylüle de bundan dolayı yazılar ve şiirler fazlasıyla yazılmış olsa gerek. Çünkü Eylüle sevdalanan, Martın ılık ılık yaşamına nüfuz edeceğini bilir. 

Hayat; bir düş, birkaç görüntü! Yerle yeksan olan hayallerinin ansızın beliriverdiği!Zamanımız kısıtlı! Başka insanların gürültüsünü boş verip, kendi kalbimizin sesine dinlememiz gerekiyor. 

Ve gerçek şu ki; saat 12:12 olduğunda kimse seni düşünmez. Tam karşıya geçeceğinde yeşil ışık, kırmızı yanmaz. İstediğini alsan da aklın almadığında kalacaktır. Az kalan yemek daha lezzetlidir. Gece tırnak kesenin ömrü kısalmaz. Kara kedi görmek ya da merdiven altından geçmek uğursuzluk getirmez. Sakın kendini farklı dünyadan zannedip de triplere girmeye kalkma!..Üzgünüm ki, pizzanın ambulanstan önce geldiği bir ülkenin sıradan vatandaşlarından birisin sende! 

Hayat böyle işte, o bakımdan diyeceğim şu ki; başımız toprak, sonumuz toprak! Mühim olan çamurlaşmadan yaşamak... Farkında olarak ilerlemek dileğiyle toprakdaşlarım! Şimdiden Kurban Bayramımız mübarek olsun. Allah ibadetlerinizi kabul etsin. Hiçbir yiğidin şehit olmadığı, evlere ateş düşmediği güzel bir bayram olması umuduyla! Selam ve dua ile!