Alevilerle ilgili bir yazı yazmak çoktandır aklımdaydı. İki aydır müzik ağırlıklı özel bir TV kanalını açıyor, Alevi ozanlarımızın saz ve sözlerini dinliyorum. Böylece, ülke ve komşularımızın kin, kan dolu havasından Aleviliğin barış yüklü felsefesiyle kurtulmaya çalışıyorum.

Dikkat ediyorum, Aleviler Hz. Muhammed'in soyuna karşı işlenen vahşet ve cinayetlerin işlendiği Muharrem ayında bile “barış” diyorlar. Kendilerinde kin yok sevgi var, diken yok, gül var. Ne kadar anlamlı ve güzel değil mi?

Osmanlı, Sünni İslam ağırlıklı bir devlettir. Yüzyıllardır oluşturulan bir kanaate göre Sünniler Alevileri inanç ve ibadet açısından “eksik”,-bazen-“din dışı” gösterdiler. Haklarında uydurulan yalan ve iftiraların da etkisiyle Alevi yurttaşlarımız Türkiye'de sosyal ve psikolojik bir baskı altına alındılar, kamunun bazı alanlarından dışlandılar, haksızlığa uğradılar.

Türkiye'deki Sünni geleneğin lider konumundaki birçok kişi, Sünni yorumun birçok kol ve uzantısı (tarikat, cemaat gibi) Cumhuriyet ve Atatürk'e, bilim ve uygarlığa karşıdır, bu yüzden TC'nin başını ağrıtmıştır. Bildiğim kadarıyla bunu Aleviler için söylemek doğru değil. Bugüne kadar Türkiye'de sayısız tarikat veya cemaatin şeyh yahut müritleri TC'ne baş kaldırdılar ama Alevilerden böyle bir sıkıntı gelmedi.

İslam'ın ana kaynağı ve temel ilkeleri kişilerin mezhep ve kulluklarına göre değerlendirilmesini istemez, bu alanda Allah hiç kimseye böyle görev, yetki vermez; inanç ve yaşayışların hesabını kendine bırakır. Biz Sünniler şimdiye kadar bu konuda haddimizi aştık, Allah'ın işine karıştık, Alevileri incittik. Aleviler bunu yapmadı.

Tüm bunları gözümün önüne getirince Alevi yurttaşlarımıza teşekkür etmek, kendilerine selam vermek geliyor içimden. Gecikmeli de olsa bu teşekkür ve selamın gereğine inanıyorum. “Alevilerin de Sünnilere karşı olumsuzlukları oldu, oluyor” diyenler olabilir. Doğrudur, onlardan da hatalar sadır olmuştur. Çünkü onlar da insan. Bunlara takılmamak gerekiyor, içinde bulunduğumuz yıllar millet ve devletimizin birliği, güvenliği açısından çok önemlidir.

Yeniden Alevi ozanlarımızın söz ve sazlarına dönmek istiyorum. Alevi ağırlıklı TV kanalları açın. Çalıp söyleyen o insanlara beyin ve gönüllerinizi önyargısız olarak açın ve dinleyin. O anda kafanızdaki “mezhep, siyaset” hükümlerini bırakın. Neler duyacağız tahmin edersiniz?

“Barış, sevgi, saygı, gül, çiçek, menekşe, ırmak, edep, hayâ, mertlik, dürüstlük, olgunluk, hoşgörü, saz, söz, selam, yâr, aşk, emek, üretmek, kazma, kazmak, toprak, seher yeli, hırsızlık ve haksızlıklara isyan, can, gönül, turna, keklik, !”

Bunları dinlerken sıkışmış gönül kafesimiz genişleyecek; “oh be! Benim ne güzel yurdum, ne tatlı insanım var” diyecek, rahatlayacağız.

Herkesin, her yaşta, herkesten öğrenecekleri var. Gönlümüzü rahatlatmak için Hacı Bektaş Veli geleneğine, Yunus Emre kültürüne biraz yönelelim. Alevi yurttaşlarımıza selam olsun. Allah Müslümanlara ikinci bir Kerbela yaşatmasın.