Yazımızın başlığı “Yola Çıkarken” bizden önce yaşayanlar dostun, gerçek dost olduğunu anlamak için yolculuk yapacaksın, iş ortaklığı yapacaksın, çok kıymetli emanet vereceksin… Gibi sıralarlarmış.

Yol arkadaşında aranan özellikler nelerdir?

Sorusuna cevap vermek gibidir.

Tabi bu yılların getirdiği tecrübe birikimiyle söylenmiş sözler var.

“ YOLA ÇIKTIKLARINI YOLDA BULDUKLARINA DEĞİŞİRSEN; HEM YOLUNU KAYBEDERSİN HEM DOSTUNU”

Uyarı dolu ve güzel söz değil mi?

Onun için her halükarda vazgeçemeyeceğin ve vazgeçmediğin dostların olmalıdır.

Belki yolda buldukların yola beraber çıktığın dostlarından cazip görünebilir. Hatta daha yararlı olduğunu da sanırsın. Ancak daha yolculuk bitmeden yanıldığını anlarsın.

Ancak, işte o zaman yanında kadim dost tabir ettiğimiz yola çıktıklarını yanında bulamayabilirsin. Gitmek istediğin hedefe de varamayacağın aşikârdır.

Bütün bunların sebebiyet veren kendine güvensizlikten doğmaktadır.

Beraber yola çıktıklarını yolda bulduklarına tercih eden kişinin kendine güvensizliğidir.

Böylesi yapı içerisinde ne kadar başarılı olunur varın siz takdir edin.

Başarı bir yana samimiyet, ihlâs olmayan dostluklarla ne kadar hedefe varmış gibi görülse de saman alevi gibi gelip geçici olacağı muhakkaktır.

Bütün bunların kendi kendini vesvese içerisinde yaparak şüpheci yaklaşımlar da yol arkadaşlarının kaybetmene neden olabilir.

Onun için önce kendin iyi bilip tanıyacaksın.

Esas olan kendini bilmektir. Diyen koca Yunus Emre haklıdır.

*

İlim ilim bilmektir.

İlim kendini bilmektir.

Sen kendini bilmezsen,

Ya nice okumaktır.

*

Okumaktan murat ne?

Kişi Hak’kı bilmektir.

Çün okudun bilmezsin

Ha kuru emektir.

*

Okudum bildim deme

Çok takt kıldım deme

Eğer Hak bilmezsen

Abes yere yelmektir.

…………………….,

Yunus Emre der hoca,

Gerekse bin var hacca,

Hepisinden iyice

Bir gönüle girmektir.

*

Bir başka pencereden bakıp bütün bu söylediklerimi kıymetli bulmayabilirsin.

Sözlerin, uyarıların asıl bir ağızdan çıktığı elbette önemlidir.

Samimiyet derecesi çok önem arz eder.

Sen dostunu hangi derecede gördüğüne bağlıdır.

Kendini bilmez daha ötesi lüzumundan fazla işgüzar görürsen Cengiz Aytmatov’un sözü ile uğurlayıver;

“ Sen kendini biliyorsan, kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Çünkü gereksiz eleştiri, sadece gizli hayranlıktır.”

O zaman gazetecinin köşesinde Erdal İnönü’ye atfettiği nükte ile bitirelim. Uzun söze ne gerek herkes kendini bilir.

Rivayet odur ki..

Erdal İnönü, arkadaşlarıyla bir lokantaya gider.

Garson, siparişleri almak üzere gelir:

---Efendim, ne arzu edersiniz? Ne yersiniz?

Erdal Bey, buruk bir tebessümle cevap verir:

---Sen hiçbir şey getirme, biz birbirimizi yeriz!