İnsan karşılaştığı olaylar geçmişten bugüne ders veren hatıraları çağrıştırıveriyor.

Bardakçı Cami ve Kümbetli Camiinde İmam hatiplik yapmış olan Üsküsseli (şimdi adı Orhaniye oldu. Akören ilçemizin mahallesi) Hasan Ali Hocanın çok anlatılan hatırası aklıma düşüverdi. Anmışken rahmet dileyelim.

Yanılmıyorsam Okçu Kasabamızda arı sokması sonucu vefat etmişti.

Gelelim bize ders veren hatırasına;

Hasan Ali Hocam teravi namazı kılınması esnasında tam salâvat getirecekken arka saflardan cemaatten birisi Hasan Ali Hocayı ikaz eder;

--- Hocam bir rekât eksik kıldık! Deyince. Hemen arkasındaki üç kişiye dönerek;

--- Hacı Efendiler arkamda namaz kılmak için birbirinizle yarış edersiniz ancak, beşinci saftan genç kardeşimiz bizi ikaz ediyor. Yahu siz burada ne yaparsınız? Burada duruyorsanız buranın sorumluluğunu bilmelisiniz. Hakkını vermelisiniz.

 Buranın sorumluluğunu bilmiyorsanız burada namaz kılmayın. O beni ikaz eden genç burada namaz kılsın!

Ne zaman bulunmuş oldukları sorumluluğunu yerine getirmeyen birini görürsem aklıma bu ders verici hatıra gelir.

Öyle ya bulunmuş olduğun makam, görev her ne ise üzerine düşen işi layığı yerine getirmek zorunluluğun vardır. Bu senin için olmazsa olmaz şartındır.

Görevini bilmemek yahut bilip savsaklamak bir nevi ihanettir, dalalettir, gaflettir.

Bu gaflet ve dalalet içerisinde düşmemek için üzerimize düşen görevleri layığı ile yapmak durumundayız.

Ben burada Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma diye ayırım falan yapmıyorum.

Herkes almış olduğu vazifeyi en güzel bir şekilde yapsın efendim.

Ana analığını, baba babalığını, öğretmen öğretmenliğini, öğrenci öğrenciliğini, çiftçi çiftçiliğini, esnaf esnaflığını, memur memurluğunu, idareci idareciğilini……..bunu uzatır gideriz.

Üretmeden tüketmek daha ötesinde gösteriş budalalığı içinde olmak.

Aşırı tüketim kültürlerinin insanların önüne koyduğu en büyük yanlışlardan bir tanesi, EMEK SARF ETMEDEN, HİÇ BİR ÇABA GÖSTERMEDEN, ZENGİN OLMA DUYGU DÜŞÜNCESİDİR!

Son 25 yıldır ceplerimizdeki telefonlara dikkat ettiniz mi? 10 bin TL’ni üzerinde. Kimi elma ıstırıklı telefonlar 100 bin liraya kadar uzanıyor. Alıcısı da var mı? Var efendim!

Arabalar da aynı sonradan görme ve bir şekilde zengin olmuşların bindiği dört mü beş mi halkalı arabalar kaç milyon lira olduğunu söylüyorlar.

Bu arabalar Konya girişi çift yolda 70 km hız sınırı olduğu için bu hızın altında giderken enseme sokulmuş bu halkalı gök görmedikler korna çalıyor olmadı sinyal yapıyor. Çekil önümden ottan boktan düldülünle önümde duramazsın. Diyorlar.

100km hızla yanımdan geçiyorlar. Arabada bulunan Küçük Asarlıklı Osman Kara Amca;

--- Hacı Ahmet sana hız sınırı var da bunlara yok mu? Diye soruyor.

--- Hacım bunlar varsın geçsin de hiç trafik cezasıyla da olsa hazineye katkıda bulunsunlar. Biz 70 km altında gitmeye devam edelim.

*

Lüzumu kalmadı!

Mısır valisi Mehmet Ali Paşa, İstanbul’a gidecek olan şair Nihat’dan dönüşte beyaz bir eşek getirmesini istemiş. Fakat Şair Nihat Bey eşek almayı unutmuş. Mısır’a geldiğinde Paşa haklı olarak hemen sormuş;

--- Nihat Bey bizim eşek nerede? Şair şaşkınlıkla şöyle demiş;

--- Vallahi unuttum Paşam, sizi görünce aklıma geldi. Paşa aldığı cevaba memnun olmamış yine de gülümsemiş ve şöyle demiş;

--- Neyse sen geldin ya lüzumu kalmadı!...

Siz ne buyurdunuz?