Geçtiğimiz ayda Cumhurbaşkanlığı, kamu kurumları için kapsamlı bir tasarruf genelgesi yayımladı. Kamuda taşıt sayıları 2023 sonuna kadar en az yüzde 20 oranında azaltılacak. Hizmet binası, lojman, memur evi, kamp, kreş, eğitim, dinlenme tesisleriyle ilgili arsa ve arazi satın alınmayacak, yeni kiralama yapılmayacak ve yeni inşaata başlanmayacak. Tanıtım için rapor, kitap, dergi, bülten ve benzeri yayınlar basılmayacak, bu dokümanlar elektronik ortamla sınırlı olacak. Gezi, kokteyl, yemek ve benzeri davetlere sınırlama geliyor.

Türkiye'deki makam aracı sayısının 125 bin olduğu ve Cumhurbaşkanlığı'na ait lüks araç sayısının 268 olduğunu bilinmekte. Türkiye, makam araçlarında dünya rekorunu elinde bulunduruyor. Almanya’da 9 bin, Japonya’da 10 bin, Fransa’da 8 bin makam aracı var. Acaba yüzde 20 oranında azaltma ne kadar tasarruf sağlayacak bilen var mı? Dünyanın tercih edilen en iyi araçlarını üreten Almanya’da bile bizim 13’te 1 oranında makam aracı var. Araç tahsisi olmadan kamuda hizmetler aksayacak mı? Aklımız ermiyor.

***

İsraf Türkiye’nin en büyük problemlerinin başında geliyor. Her alanda bu göze çarpıyor. Beni en çok üzen İnsan İsrafımız.

Kamuda araç sayısının fazlalığı bir problem, bunun azaltılması, makama tahsisli araçların dikkatli ve disiplinli kullanılması elbette faydalı olur, tasarruf sağlar. Peki insan israfını ne yapacağız? Ne demek bu? Diyorsanız açıklayım. Kamu ve yarı kamu olmak üzere bütün yerlerde ilk önce “senin adamın, benim adamım” anlayışına bir kere acilen son verilmeli.

Bir hükümetin değişmesi sonucu yürütmenin temsilcisi bakanların ve buna bağlı olan genel müdürlerin değişmesi normal karşılanabilir. Ama bu değişim bazen tavandan tabana kadar yansıyor. Bırakın farklı partiyi aynı hükümetin bir bakanı değişiyor, kadrolarda bazen tepeden tırnağa değişim oluyor. Değişimde kriter ne? Bana yakın veya bize yakın değil. Bu genel müdür sorumlu olduğu birimde genel müdür yardımlarını, daire başkanlarını hatta şube müdürlerini hiçbir kıstas olmadan görevden alıyor, yerine işin ehli olup olmadığı bile değerlendirilmeden yeni isimler atanıyor. İşin ehli olmayan insanlar ile işler yürüyor mu? Evet kör topal gidiyor.

Acaba yönetici makamında olan yetkili ve etkili olanlar kendi şirketlerinde, iş yerlerinde böyle davranırlar mı? Çalışanlarının siyasi görüş, meşrep veya kendilerine yakınlıklarına mı bakarlar? Yoksa çalıştırdığı elemanın verimliği veya ehliyetini mi tercih edeler?

Devlette iş yürüyor ama ülkenin parasına, zamanına yazık oluyor. İşler semeri ile bazen sekseni buluyor

Peki görevden alınan eski yöneticiler ne yapıyor? Kendilerine bir masa veriliyor, hiç iş ve sorumluluk verilmeden 8-17 gelgit mesai yapıyor. Birikmiş tecrübeler, birikimler bir kenara bırakılarak kös kös oturmak durumunda kalıyorlar. Yazık oluyor ülkenin iş gücüne.

Emekliler Ülkesi olma yolundayız

Türkiye'de ikamet eden nüfus, 31 Aralık 2020 tarihi itibarıyla bir önceki yıla göre 459 bin 365 kişi artarak 83 milyon 614 bin 362 kişiye ulaştı. Erkek nüfus 41 milyon 915 bin 985 kişi olurken, kadın nüfus 41 milyon 698 bin 377 kişi oldu. Diğer bir ifadeyle toplam nüfusun %50,1'ini erkekler, %49,9'unu ise kadınlar oluşturdu.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, ücretli çalışan sayısı geçen yılın Mart ayındaki 12 milyon 87 bin 779 kişiden, bu yıl Mart ayında 13 milyon 274 kişiye yükseldi.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), toplam 9 milyon 187 bin kişiye emekli aylığı ödüyor. Bu rakamlara göre ülke nüfusunun yüzde 11'ini emekliler oluşturuyor.

Türkiye'de 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2015'te 6 milyon 495 bin 239 kişi iken 5 yılda yüzde 22,5 artarak 2020'de 7 milyon 953 bin 555 kişi oldu.

Nüfus  yaşlandıkça emekli sayısında da artış kaydediliyor.

Emekliler birçok ülke nüfusunu geride bıraktı

Türkiye'de 5 milyon 964 bini SSK, 1 milyon 654 bini Bağ-Kur, 1 milyon 569 bini emekli sandığı statüsünde olmak üzere toplam 9 milyon 187 bin emekli bulunuyor.

Ülkedeki emekli sayısı aralarında Avusturya, İsviçre, Bulgaristan, İsrail, Ürdün ve Libya'nın olduğu birçok ülkenin nüfusunu geçiyor.

Nüfusun yüzde 16'sı SGK'dan aylık ve gelir alıyor

Emeklilere, vefat eden eş, anne veya babasının aylığını alan 3 milyon 878 bin kişi, malullük, vazife malullüğü ve sürekli iş göremezlik aylığı alan 318 bin kişi de eklendiğinde SGK'dan aylık ve gelir alanların sayısı 13 milyon 383 bini buluyor. Bu rakam ise Türkiye nüfusunun yüzde 16'sına karşılık geliyor.

Hepimizin derdi bir an önce süreyi doldurup emekli olup, bir köşeye çekilip torun torba ile uğraşmak. Türkiye’de son yıllarda ortalama ömür yetmiş yaş sınırı geçti. Eski sisteme göre 50-55 yaş sınırında emekli olan birisinin kalan ömrünü nasıl verimli geçirebilir? “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışın” diyen bir dinin mensupları nasıl olurda boşa geçirebilir? Müslümana emeklilik mezarda değil mi?

Tabiatın dengesi ile oynamayın!

Ülkemizi saran orman yangınları, sel felaketleri ile üzüntülü günler geçiriyor. Yangınlarda ve sel felaketin vefat eden vatandaşlarımıza cenabı Allahtan rahmet diliyorum. Kederli ailelerine ve yakınlarına sabırlar diliyorum. Ateş düştüğü yeri yakıyor.

Tabiatta olan her olayın zahiri ve batını sebepleri vardır. Hiçbir şey kendiliğinden oluşmaz. Vakti gelince tecelli eder. Batıni sebeplerini bilemeyiz. Gaybi bilen Allah tır. Kâinatın sahibi ne dilerse o olur. Ona teslim olmak durumundayız. Ama zahiri sebepleri bilmek, ona göre tedbir almak bizim cüzi irademizin gereği.

Sel felaketlerinin yaşandığı doğu ve orta Karadeniz bölgesinde olayları tetikleyen, maddi ve can kaybına sebep olan en büyük nedenlerden biri dere yataklarına, vadilere ve sel riski olan yerlere gelmiş ve geçmiş bütün hükümetleri yapılaşmaya göz yumması. Tabiatın dengesi ile oynanması. O dereler, vadiler yüzyılların sonucu oluşmuş bir tabiat harikası. Küresel ısınma, kuraklık vs. sebepler ile yağmur yağmıyor kar yağmıyor diye bu güzel yerlerin kentleşme rantına dönüşmesinin sonucu felaketlere davetiye çıkarıyoruz. Hiç kimseyi suçlamaya gerek yok. Hepimizin kusura var. Olanlardan ders çıkarıp, Türkiye’nin kentleşme politikasında tabiatın dengesini bozmadan bir eylem planı ortaya koymak gerekiyor. Yoksa tabiatın dengeleri ile oynarsak akıbeti kötü oluyor. Gelin güzel ülkemin güzel insanları hep birlikte bu cennet vatanı gelecek nesillere güzellik ve esenlik içerisinde bırakalım.

Baki selamlar.