Her şey geçen Pazar arkeolojiye meraklı bir arkadaşımı, Çumraya Çatalhöyük'e götürmemle başladı.

9000 yıllık bir tarihi mekanı,bir de meraklısı ile gezmeye başladık.

9000 yıl öncesinin yapılarını izlerken,  Neden burası,buraya yerleşmişler? sorusunu sorunca sanki zamanın bir hükmü kalmadı.

Bölgede hala kerpiçten evler var, damları sazlıktan, ocakları çok benzerlik gösteriyor. Çevrede toprak kerpiç ev yapımına uygun,etraf sazlıklarla dolu. Kerpiç yapı Konya Ovası'nın kışları soğuk yazları sıcak havasına en uygun barınak. Hayvancılık, hububat ekimi ticaret aynı şekilde devam ediyor, elbette günümüz teknolojisiyle devam  ediyor.

Bekçisi ile çay içtik. Temiz yüzlü bilge bir kişi.Adeta tarihle yoğrulmuş, tarihi  anlatırken, anlamaya gelen insanlarla paylaştıkça, derinleşmiş, farklı bir kişilik ortaya çıkmış.

Bize kitap yazan bekçiden bahsetti.

Meğer çayı onun kahvesinden getirmiş ,bitişikte yanına gittik.

Telefonumuzu, vücudumuzu, bilgi dağarcığımızı, ruhumuzu şarz etmeye geldik diye selamla mekanına girdik.

Bize o sıcak,ahşap masalı şirin kahvesine buyur etti.

Telefonu şarza taktık,

Çayımız geldi bedenimiz sıcak çayla şarz ederken, muhabbete daldık.

Ev sahibimiz Sadrettin Dural. yakın köyden. 20 yıl Çatalhöyük'te bekçilik yapmış.İlk okul mezunu.

Çalışırken kazılara başkanlık eden Prof. Dr. Lan Hodder tarafından;  ziyaretçilere daha doyurucu bilgi vermesi için,tercümanı aracılığı ile 52 saat Çatalhöyük dersi almış. Sadrettin  bey tam bir öğrenci, Mrs Hodder bir anlatmış o bin anlamış.. Öyle bir almış ki, Çatal höyüğün günümüzdeki temsilcisi haline gelmiş.Kendi deyimi ile Çatalhöyük'e aşık olmuş.

Sürekli anlata anlata, paylaşa paylaşa çoğalmış taşmış.Özleşmiş, berraklaşmış, Çatalhöyük Bilge'si haline gelmiş.

Prof Hodder'in teşviki ile yaşadıklarını, deneyimlerini yazmış Amerika'da basılmış. 

Önce kitabı okuyanlar, Çumra'da onu bulmuşlar, sonra öğrenmiş ki kitabı üniversitede yardımcı ders kitabı olarak okutuluyor.

Hatta yüksek lisans öğrencileri, Çatalhöyük'ü daha iyi anlamak için onun bilgi ve deneyimine başvurmuşlar.

Yalnız bütün telif hakları onlara ait olduğu için Türkiye'de basamamış.

Türkler için ikinci kitabını yazmış. 9000 yıllık çatal höyük diye.Bana ''9000 yıl öncesinden 9000 yıl sonrasına selam'' mesajı ile  imzaladı.

Sadrettin bey çok mütevazi, kendi dünyasından evrensel dünyaya mesajlar derleyerek yaşamını devam ettiriyor,

************************

Çumradan Mersin'e oradan bir işim için Silifke'ye geçtik.

Silifke'de Kerim Parlatan arkadaşımı ziyaret ettim.

Uzuncaburç yolunda Demircili Köyünde sıradışı otantik tesisini daha evvel paylaşmıştım. Olba antik kentinin eteklerinde Akdeniz'e nazır bir kahve bir çay içmek dünyalara değer.

3000 yıl öncesine yolculuk etmek isteyenler İmbirgon Kültür çiftliği kapısından girmeden ziyarete başlamasın.

İkinci işletmesi Silifke Konak'larından birinin restorasyonu ile Göksu kenarında açmış olduğu, Hurma Kafe..

İçersi Anadolu'nun derinliklerinden Silifke'ye , insanlarımızın kullandığı malzemelerden derlediği, güzel bir mücevher kahve.

Kerim'in üçüncü işletmesi  Anadolu insanın adeta sırlarının derlendiği, muhteşem eserlerin yer aldığı müzesi

Tarz-I Hususi

Bu aynı zamanda yanında hurma ile ikram edilen bir kahvenin adı.

Müze her Anadolu insanının kendinden bir şeyler bulabileceği aletlerle dolu.

Dikiş makinaları, aynalar her türlü bakır eşyalar, 

Öyle bakır eşya deyip geçmeyin, içi sırlarla dolu. Bir tanesi görünürde bakır tabak. Ancak tabanında mücevher saklanan ikinci bir tabanı var.

Çingiller, bakraçlar, yemek kazanlar, şıhrana kazanları, 

Kurşun dökme kapları, Günümüzde hala kullanılan nazar bozma ritüeli.

Katlanabilen cezveler. Maltızda zamanında kahve yapılan cezveleri ben de biliyorum.

Bir örneği çatal höyükte bulunan , yakın zamana kadar kahve dibeği olarak kullanılan dibekler, çıkrıklar, kirmenler, okka, ahşap metal ölçü tasları, kantarlar, teraziler,

senitler, oklavalar... Anadolu insanın orta Asya'dan günümüze, Malazgirt'ten önce yerleşen atalarımızın kullandığı her alet edevat orada.

Sadece Türk'ler değil Anadolu kültürünün hamuru Bizans'tan günümüze,Romalılar , yakın Zaman'da Rumlar Ermenilere ait eserler;

Hikayeleri ile bir mekanda toplanmış.

1800 yılından bugüne malzemelerle, 1800 yıllık malzemeler donanmış müze.

Kerim Parlatan arkadaşım toplamış.

Çok yakında Tarihin  Yoğurduğu Silifke kitabında çok daha doyurucu bilgileri, hikayeleri sabırsızlıkla bekliyoruz

*******

Konya'ya dönmeden Anfora müzesine uğradım.

Vakıf Başkan'ı Aslan Eyce ile sohbet etme imkanım oldu.

Anfora müzesi ilk insanın kullandığı ambalajlarını saklama kaplarının, ticaretin sırlarının sergilendiği bir müze.

Ben Aslan Eyce ile sohbete gelmiştim.

O sırada Muğla'dan Bir araştırmacı söyleşi yapmaya gelmiş.

Genç bir Sanat tarihi hocası da tanışmak için orada idi.

Memleketin yaşayan Tarihi Ekrem Metin hocam da.

Kısa bir sohbetle ben ayrılmak istiyorum.

Atatürk Taşucunda kitabını çok nazik notlarla imzaladı hediye etti,

Bir çırpıda okudum.

Osmanlı'nın son Zaman'ı ve cumhuriyetin ilk yıllarında genelde Akdeniz, Özelde Silifke ve Taşucu'nu çok güzel anlatmış.

Elbette kendime ait tarihimin bir parçasını da okumak muhteşemdi.

Dedemin, Dayımın Atatürk'le ilişkilerinden kendime pay çıkarmadan edemedim.

Atatürk' ün dört kez ziyareti ve o zamanları çok iyi bir derleme, deneyim ve birikimle bizlere sunmuş.

Doya doya bir haftayı, muhteşem bir tarih ziyafeti ile yaşadım.

Öğrenme hırsım, okuma isteğimi arttıran bir gezi oldu.

Konya ve Taşucu limanlarının bugün bile çok iyi bir yatırımla muhteşem bir ekonomik gücün iki önemli ayağı olacağını bir daha gördüm.

Konya, Karaman sanayi ve ticareti; Taşucu limanı ile global ekonomiye en  kısa, en verimli, katma değeri en yüksek optimum şekilde bağlayacak bir yatırım olacağını bize tarih de söylüyor.