İmam Hatip Lisesi-Emniyet-Sanayi Yolu Kavunlu Dönelinin olduğu yerde TULUMBA VARDI. Bu tulumba ile ilgili yazı yazayım söz vermiştim.. Ancak Suriye’de olan gelişmeler 60 YILLIK Baas ve Esad İktidarı tarihe karıştı.
Özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yaklaşık 15 yıldır kanayan yaramız oldu. Suriye’de Esad rejimin baskısı ile Türkiye’ye milyonlarca Suriyeli iltica etme durumunda kaldı. Öte yandan PKK ve türevleri YPK… vs sözde müttefikimiz ABD’nin desteği ile buralarda üs kurdular.
Türkiye terör koridoru oluşturulmaması noktasında mücadele etmektedir. Tabi bu arada Suriye Milli Ordusu ile beraber hareket etme durumunda kalındı. İç siyasette DEM ve CHP bu mücadeleye karşı gelirlerken Esad ile diyalogdan öne sürüyorlardı.
Evet, bugün gelinen noktada Suriye Milli Ordusu Esad Rejimi devirip Suriye’de yeni dönem başlamışmış oldu.
Ayrıca Münbiç’te üstlenen PKK ve YPG’nin elinden Suriye Milli Ordusu tarafından alınması başka sevindirici nokta olmuştur.
Dün Halep Kalesine asılan Türk Bayrağını kabullenemeyenler Münbiç’ten sonra hayal kırıklığına uğradılar.
CHP’nin dışişlerinden sorumlu dahası sözde gölge bakan CHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan UZGEL İran ziyaretinde skandala imza atmış. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Türk Düyası ile iletişimini sağlayacak ZENGEZUR Koridoruna karşıyız demiş.
Hani eskiler der ya; “Secaat arz ederken merdi gıbti sirkatini söylermiş. Tam bu söze uygundur.
Başka ne derler bugün rahat yatayım dedim komşunun kuyruksuz kulaksız sıpası olmuş.
Bizde sol kafa hiç değişmeyecek “Nato kafa nato mermer” laf anlamazlar söz dinlemezler ne söylesek boştur
Şehir uzlaşısı adı altında demlendiler ve ulusalcı solcuları kandırmadılar mı?
Yalan rüzgarıyla harman kaldırmadılar mı, milyonları solcu sanatçılara aktarmadılar mı?
**
Burada sonra gelelim söz verdiğimiz Tulumba yazımıza; Çumra’da bizim çocukluk yıllarımızda yedi mahallede yoğunluk vardı. İzzetbey Mahallesi dışında diğer altı mahallede (Bağlar, Bardakçı, Baraj, Bakkalbaşı, Meydan, Yenidoğan Mahalleleri) genelde en az 500 metre kare arsa bahçeli temeli taş ile örülmüş su basmanı üzerinde kerpiçle yapılmış çoğunlukla tek katlı ve hanay dediğimiz iki katlı evlerden oluşuyordu.
Evimizin taşında kerpicinde,
Anamın babamın eli vardı.
Rahat uyurdum içinde,
Sanki ninni söyleyen dili vardı.
Ev yoldan tarafa yapılırdı. Ev genelde üç oda bir salon (mabeyin de derdik) ve mutfaktan oluşurdu. Odalarda yatak ve yorganların konulduğu ahşap dolaplar, bu dolapların içinde de banyo yapılacak yer olurdu. Buna aynı zamanda gusülhane denirdi. Karşı tarafa samanlık, ahır, dış mutfak olurdu. Kalan arsa ortasında TULUMBALI YILLAR tulumba ve önünde betonarme havuz olurdu. Su havuzunun üç tarafına oluklar açılır. Havuz öncelikle tulumba ile insan gücü ile su ile doldurulur. Bahçeye ekili olan sebze, meyveler havuzdaki oluklar küçük ark kanallar vasıtasıyla çiziler su salınırdı.
Bizim evin bahçesinde tulumba bulunuyordu sabah erkenden önce beş yüze kadar sayarak tulumbayı çekerdim. Dinlenir tekrar aynı sayarak çeke çeke havuzu doldururdum. Öğleyin su ile dolu havuzda dar alanda sözüm ona yüzerdim.
Daha sonraki yıllarda tulumbalara elektrikle çalışan birli ikili dinamo takıldı. Su seviyesi önce on sonra yirmi, metrenin altına düştükten sonra tulumba ve dinamo su çekilmesi bitmiş oldu. Önce yirmi metre sonrasında elli, atmış, yetmiş, seksen metre derinliğinde sondaj kuyu kazılarak dalgıç pompa ile su çıkarılmaya başlandı.
Hayda nereden çıktı bu tulumba diyeceksiniz? Şu anda Çumra’mızda tulumba ile çekilecek su mu kaldı? Diyecek bizim kuşak sonrası genç kardeşlerimiz. Öyle ki, şimdi çiftçilikle uğraşmayanlar tulumbayı bile görmedi ve bilmez.
TRT de EVET HAYIR yarışması sunan rahmetli Erkan Yolaç iki kelimeyi asla kullanmayacaksınız başınızı emme basma tulumba gibi sallamayacaksınız. Diyordu.
İlhan Ayverdi’nin “Misalli Büyük Türkçe Sözlüğünde, Tulumba: Sıvıları bir taraftan çekip diğer vermeye, alçak yerlerden yüksek yerlere su çıkarmaya yarayan araç. Yukarda da ifade ettiğim üzere çocukluğumuzda her evin bahçesinde mutlaka tulumba bulunurdu. Ahmet Kalaycı Ağabey 30 dakikada hem kuyusunu kazar hem de tulumbayı monte eder, suyu çıkararak müşterisine teslim ederdi.,
Evlerde bulunan tulumba içme suyu hariç bütün su gereksinimler karşılanırdı. Benim doğup büyüdüğüm Baraj Mahallesinde 1968 yılında şehir şebekesinden su geldi. Önce Koyuncu Camiye getirildi. Belli bir sure içme suyu ihtiyacını mahalle sakinleri gibi biz de camiden giderdik.
Diğer su gereksinimlerimizi tulumba suyu ile karşılardık. O yıllarda 5’lik Akşehir tulumbaları meşhurdu. Rahmetli Okçu’lu Efe Akşehir’den Ahmet Kalaycı Ağabeye Çumra’ya 50NC kamyonu ile çok tulumba getirirdi.
Tulumba ile suyu çıkarmak için tulumbanın kolunu aşağı yukarı hareket ettirerek bizim ifademizle basarak suyu çıkarırdık.
İlkokullu yıllarda şimdiki İlçe Emniyet Müdürlüğü sanayi dönerinin olduğu yerde tulumba vardı. O yıllarda bu tulumbanın suyunu çok tatlı bulurduk. Hürriyet İlkokulundan teneffüste tulumbaya su içmeye giderdik. Sabahçı öğlenci duruma göre tulumba ile bir kavak arasında da yüzer, donlarımız ıslak ıslak okula giderdik.
Suriye, Halep, Şam, İran derken tulumba ile yazımızı bitiriyorum.