İnsan olarak doğanın bir parçasıyız ve evrende her şey belirli bir düzene göre işler. Bu düzeni değiştirmek bizim elimizde değildir; ancak onu anlayarak ona uyum sağlayabiliriz. Evrenin yasalarına karşı koymaya çalışmak, bir akıntıya karşı yüzmeye benzer. Bizim görevimiz, bu akışın farkında olup, aklımızı rehber alarak doğanın getirdiği olayları kabullenmektir. Kabullenmek, bir boyun eğme değil; aksine, insanın aklıyla evrenin işleyişini anlaması ve bu anlayışla barış içinde yaşamasıdır.

Olayları kontrol edemeyiz, fakat olaylara verdiğimiz tepkileri kontrol etmek tamamen bizim elimizdedir. Stoacı bir bilge, bir hastalığın ya da bir kaybın kötü olmadığını bilir. Asıl kötülük, bu duruma akıl dışı tepkiler vermekle ortaya çıkar. Akıl, insanın en değerli yönüdür ve bizler akılcı düşünceyle her durumu olduğu gibi görebiliriz. Dış koşullar ne olursa olsun, içsel tepkilerimizi akılla yönetmek bizim gücümüzdür. Stoacının bilgece yaklaşımı, dışsal değişimlere kapılmak yerine, onları anlamaya ve kabul etmeye dayanır.

Sonuç olarak, akılcı kabullenme, huzurun ve dengeli bir hayatın anahtarıdır. Stoacı için mutluluk, dış dünyada olup bitenlere değil, bu olayları nasıl karşıladığına dayanır. Bilge kişi, evrende değişmez bir gerçek olduğunu ve her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu bilir. Bu bilinç, insanı içsel özgürlüğe kavuşturur. Çünkü gerçek özgürlük, kontrol edemeyeceğin olaylara karşı içsel dinginliğini kaybetmemekten geçer.