Önceki haftaki yazımda Siyasal İslam'ın iflas ettiğini, yola çıktıkları ilk günden bugüne köprülerin altından çok suların aktığını ifade etmiştim.
Siyasal İslam'ın partilerinin de diğer partilerden hiç farkı yoktu.
Makam, mevki ve dolayısıyla iktidar İslam'ı dünyaya hâkim kılmak amacıyla yola çıkan mücahitleri bozmuştu.
Mücahitler en son iktidar döneminde hızla müteahhit olup ardından da her işe müsait olmuşlardı.
Sanki şefaat ya resulallah sözünü yanlış algılamışlardı, inşaat ya resullallah diyorlardı.
Neticede bugün gördük ki, geçmişte millete anlatılanların hepsi hikayeydi.
Bugün meseleye bir başka açıdan yaklaşacağız.
Siyasal İslam'ın iktidar olmasında katkısı olan Siyasal İslam'ın medyası'nı tartışacağız.
Maalesef Siyasal İslam'ın gazetecileri de siyasetçileri gibi tükendiler.
Yerin dibine girdiler, hatta rezil rüsva oldular.
Yola çıkarken altlarında kırık bir sandalye ile birer daktiloları vardı.
Değişik dergiler çıkartarak Siyasal İslam'ın iktidarı için kalem oynatıyorlardı.
!.
Doğal olarak kendi arkadaşlarının siyasi hareketini hararetle savundular.
Gazeteci kamu yararına çalışan meslek mensubudur normalde.
Ancak bunlar gazeteci olduklarını unuttular.
Öyle zaman oldu ki, parayı-kadını tattıktan sonra sınır tanımadan saldırmaya başladılar.
Şimdi bunların türlü çeşit rezilliklerini görüyoruz her gün gazetelerde televizyonlarda.
Olmayan Ergenekon'u ballandıra ballandıra anlattılar.
Hükümetin siyasi rakiplerine olmadık iftiraları attılar.
Televizyonculuğu gazeteciliği bıraktılar parti savunucusu oldular.
Olmadı psikolojik harbin gönüllü ve maaşlı piyonu oldular.
Dolayısıyla rezil oldular.
Dahası son dönem!
Öyle bir rezilleştiler ki sormayın.
Büyük çoğunluğu İstanbul'da deniz kenarında yalılarda, villalarda oturmaya başladı.
Paranın tadını almışlardı bir kere.
O nedenle bugünkü iktidar gitmesin diye her gün inanılmaz manşetler atıyorlar.
Olmayan raporlar, olmayan yargı kararları, olmayan demeçler, iftiralar gırla gidiyor.
Biraz daha kötüsü son dönem AKP-cemaat kavgasında daha düne kadar yağlı-ballı olan gazeteciler birbirleri hakkında yazmadık iftira, karalama bırakmıyorlar.
Çünkü tek dertleri elde ettikleri evler, villalar, yalılar, pahalı otomobiller.
Bir kere gördüler, alıştılar, hani derler ya , Alışmış kudurmuştan beterdir diye.
İşte öyle, şimdi vazgeçmek istemiyorlar.
!.
Olmadı, bu takımda iyi imtihan veremedi.
Vicdan sahibi olamadı, bunların da tek derdi ana akım medya denilen yalılarda oturan, yatlarda gezen gazeteciler gibi mal-mülk sahibi olmakmış.
Bunu sağlamak için her türlü yol mubahmış.
Ama ortada bir fark var.
Bunlar çapsız, kalitesiz, pespaye.
Hiç olmazsa öbürleri, yıllarca eleştirdikleri gazeteciler-televizyoncular işlerini ustaca yapıyordu.
Bu kadar yerlerde sürünmüyorlardı.
Bu kadar insanların gözüne sokmuyorlardı yaptıkları işi.
Yazık oldu yazık...