Temmuz ayı çok sıcak geçti değil mi? Temmuz ayı içinde aynı zamanda şehrimiz için de sıcak gelişmeler yaşandı.
Bazı amcalar analiz yaptılar. Bazı amcalar da fetva verdiler. Bazıları ise başka deyişle küllük müftülüğü yaptılar.
Öyle ya herkes elinde üzerinde bulunanı ikram eder. Daha ötesinde ise eteğindeki taşları amma döker amma atar.
Burada ne olursa olsun. Sen muhakkak doğruyu söyle ki, ne dediğini hatırlamak zorunda kalmayasın! (Mark Twain)
Biz gelenek ve göreneklerimize töremize bağlıyız. Bir de bizden önce yaşamış tecrübe yüklü Akçakocalarımızı dinler ve uyarılarını da dikkate alırız.
Uçurtma ipi olmadan uçamaz, değil mi? Dolayısıyla gelenek ve göreneklerimiz bizim ipimizdir.
Çok bilmişlik alim ve düşünce insanı özelliği değildir. İnsan son demine kadar öğrenmeye muhtaçtır.
Bir düşünürümüz;
“Öğrenmeyi bıraktığım zaman üzerime toprak atabilirsiniz.” Diye boşuna dememiştir.
Dolayısıyla “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz!” Sözü ise küllük müftülerinin ve çokbilmişler ile tezat teşkil ediyor değil mi? Biz yine de dikkat çekelim dedik!
*
Geçen günlerde paylaşım sitesinde rahmetli Başbuğun imzası ile birlikte bir sözünü paylaştım.
“TÜRKLÜK ŞEREFTİR, ŞEREFİN TAVİZİ OLMAZ!”
Rahmetli Başbuğumun Türklük anlayışı hiçbir zaman İslamlar çelişmez. O Türklüğü ve İslam’ı et tırnak olarak görmüştür.
Tabi Türk olduğu halde bu sözü yanlış anlayan ve yorumlayanlarda oldu.
Allah ve Resulünün en büyük emaneti olan İslam Dinine en çok sahip çıkan ve asırlarca hizmet ederek takva makamına ulaşan Türk Milleti mensup olmak elbette şereftir.
Bu diğer Milletlerin şerefsiz olduğunu söylemez.
Bu bir yarıştır. Bu yarışta şu an Türk Milleti öndedir.
Peygamberimiz;
“İstanbul elbette fetih edilecektir. Onu fetih eden kumandan ne güzel kumandan, onu fetih eden asker ne güzel askerdir.”
Hadisi Şerifinin müjdesine nail olmak için Araplar 5 kez Türk’ler 6 kez İstanbul’u fetih etmek için seferler düzenleyip kuşatmışlardır.
Türk olan Sultan Mehmet Han bunlardan biridir.
Sonuçta Hz. Peygamberin müjdesine ancak Sultan Mehmet Han nail olabilmiştir.
Bu yukarıda ifade ettiğim gibi bir hizmet yarışıdır, takva olma yarışıdır, İslam’ı tebliğ yarışıdır.
Bu şerefe nail olmak Cenabı Allah’ın Türk Milletine lütfudur.
Haksızlık bunu neresinde?
Abdullah Hocam; “Şeref Allah’a kulluk nispetinde kişinin şerefi artar. Milletlerde Allah’ın dinine hizmeti nispetinde yücelir. Bizden daha çok hizmet eden bizden yücedir. Hala böyle millet çıkmadı. Bu vasıf bizi Allah’ın dinine hizmete teşvik ediyor.” Demiş. Güzel ifade etmiş.
Rahmetli Alparslan Türkeş'i birebir yakinen tanıma fırsatı buldum.
Seminerlerine katıldım.
Siyaseten de son beş yıl birlikte çalıştık.
Evet, siyaseten hem başarıyı hem de başarısızlığı beraber yaşadık.
Başarıda şımarmamayı, başarısızlıkta ise yılmamayı yıkılmamayı metanetle karşılamayı ondan öğrendim.
Sonrasında gelen ayrılığı hakka yürüyüşünü ve çok sevdiği necip Türk Milleti tarafından toprağa verilmeden vatan, millet, din vefa nakşettiği yüreklere gömüldüğünü gördüm.
Onun Abdullah Hocamın da ifade ettiği üzere asırlarca en son din olan İslam’a hizmet eden Türk Milletine bu gözle bakmasını tabi karşılamak en güzel bakış olur.
Elbette böylesi güzel hasletlerle donatılan necip Türk Milletinin mensubu olmak ve sevmek şereftir.
Böylesi sevdanın tavizi olur mu?
Ne mutlu ki, bizler hasletlerin ilelebet yaşaması için emanetine sahip çıkmaya devam ediyoruz.
Başbuğumu bil vesile rahmetle anıyor, fatihalar yolluyorum.
Cenabı Allah ahiret yurdunu cennet etsin!