Sanayi; “bir şeyden çok üretmek” demektir ve Türkiye’nin çok şeyden çok üretmek zorunluluğu vardır. Bu, ihracat imkânı doğurmak için de geçerli olan yöntemdir. Yani ülkemizin üretim üssü olma yeteneği, ancak ve ancak sanayi ile mümkün. Velhasıl sanayiciye gözümüz gibi bakmamız gerektiği gerçeğini unutmayalım.

Geleceğe atacağımız imza olan oyları kullanmaya az kaldı. Seçim çalışmaları liderlerin ateşli konuşmaları ve yüksek vaatleriyle devam ediyor. Yol kısaldı. Ancak kararı elbette millet verecek. Seçim dönemlerinde her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de ekonomideki belirsizlikler ve kargaşa devam ediyor. Piyasalar sanki bir rüzgarın önünde savrulurcasına yuvarlanıyor. Döviz ve altın fiyatlarında dengesiz oynamalar ve üstelik piyasada döviz sıkıntısı yaşanması hiç iyi değil. Halk belirsizlik dönemlerinde en güvenli limana sığınmak ister ki bu da özellikle bizim ülkemizde altının şemsiyesi altına girmektir. Altın her ne kadar uzun vadeli yatırım aracı olsa da güvenli liman olarak görüldüğünden özellikle küçük yatırımcının bulunmak istediği yerdir.

Seçim sonrası büyük bir zam furyası bekleyen halktan öte yukarıda özellikle ülkemiz için büyük önem arz eden sanayicilerimizin ne beklediğine baktığımızda; Sanayicilerin seçim sonrası en önemli beklentilerinden biri, ulaşılabilir kredi imkânları olduğunu görüyoruz. Ayrıca, döviz kurlarında ve enerji fiyatlarında iyileşme beklentisi var. Krediye ulaşamayan sanayici, gelişemiyor. Öz sermayesi yetersiz olanı ise güdük kalıyor ya da küçülüyor.

Türkiye'de sanayiciler, kısa vade döngüsünden çıkmaya çalışıyor ancak sürekli olarak bir bürokratik engele takılıyor. Bugünü kurtarma çabaları yarının harcanmasına neden oluyor. Seçim süreçlerinde bürokratik oligarşi, zaten yığınca derdi olan sanayiciye ilave sorun oluşturuyor.

Krediye ulaşamayan sanayici gözünü seçimlere dikmiş durumda. Şirketler sermayesini koruyabiliyor, müşterisini tutabiliyorsa kendini başarılı sayıyor. Seçim sonrası sanayici ne mi bekliyor? Ulaşılabilir kredi bekliyor. Halen günü kurtarmaya çalışan sanayiciler nakde ulaşmak, kredi bulma konusunda sorun yaşıyor.

Gelelim altına! Ne zaman altın yatırımı yapılır? Ekonomik belirsizlik dönemlerinde... Faiz oranları düşük olduğunda, dolar değer kaybettiğinde, küresel krizlerde altın alımı artar. Ülkemizde düğün sezonlarında altın alımı yükselir.

Altın gelecekte de değerini korur mu? Pandemi, savaş, deprem, bankacılık krizi gösterdi ki dünyada rahat yok. Altın; ısınan ekonomilerin, güvensizliğin sembolü olarak tercih edilmeyi sürdürecek.

Niye altın alıyoruz?

Elimizdeki birikim değer yitirmesin diye, dünyada kabulü var diye, eskimez diye, güvence diye, yıpranmaz diye, her devrin şahidi diye, durup dinlendiğimiz liman diye alıyoruz.

Ancak en önemli neden bir güvensizlik barometresi olmasıdır. Fiziksel olarak elde tutarsın, kolayca nakde çevirebilirsin, gerektiğinde borç ödersin. Kısaca; altın kural şudur; altını olan, kuralı koyar.

Öte yandan dövizle ilgili tahmin yapmak ya da rakamsal verilerde bulunmak hiç doğru olmaz. Gelecekten haber veren Simpsonlar’a bakarsanız birkaç yıl sonra dolar yere düşse kimse almayacak. Çünkü dijital paralar kullanılmaya başlayacak.

Her ne konuşursak konuşalım dönüp dolaşıp seçime odaklanıyoruz ve onun dışına çıkamıyoruz. Çünkü bu seçim geçtiğimiz yıllarda ki seçimlerden farklı olacağını gösteriyor. Öyle ki seçim sonuçları açıklandıktan sonra da çok tartışmaların yaşanacağı açık ve net olarak görülüyor.

Bizim görevimiz seçmen olarak üzerimize düşen görevi en doğru şekilde yerine getirmek olacaktır. Beklentiler, sorunlar, sistem değişikliği gibi birçok gündemi birlikte değerlendireceğiz.

Seçim döneminde ekonomide belirsizlikler ve çıkmazlarla karşılaşılacağını söyledik. O zaman seçimin sonucu neyi gösterecek, onun durumuna göre hareket edeceğiz.