14 Mayıs Seçimlerine yaklaşırken hem Cumhurbaşkanlığı hem de Milletvekilliği seçimlerinden beklentilerimi paylaşmak istiyorum.

Şu ana kadar izlenimlerim maalesef çok iç açıcı değil. Mahalle muhtarlığı seçiminden çok farklı değil.

Bir şeyler başarmaktan çok karşı tarafın eksikliklerini ortaya çıkarmak, itibarsızlaştırmaktan öte gidilebilmiş değil.

Burada şu soruyu sormaktan kendimi alamıyorum;

En itibarlılar arasından iyisini seçmek ülkemiz için daha iyi olmaz mı?

Yoksa ehveni şeri mi seçmek zorundayız?

Dünyada bir şeyler dönüyor…

En sonunu yaşadığımız Covid gibi salgın hastalıklar, kuraklık, küresel ısınma gittikçe artan yoksullaşma, terör, savaşlar, göçler… bunları doğru yorumlayacağımız zamanlardan geçiyoruz.

Biz mahalleye muhtar seçer gibi Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçmeye çalışıyoruz. Gerçi mahalleye doğru muhtarı seçebilsek belki bu seçimlerimiz de daha kaliteli olacak.

Biz kafamızı deve kuşu gibi kuma gömmüş kendi içimizle uğraşıyoruz.

Dünya dev bir okyanus, ülkemiz dev bir gemi. Bu geminin rotasını belirleyecek kaptan ve yardımcılarını seçme işlemi ile meşgul olacağımız yere kendi içimizde kavga ile vakit geçiriyoruz.

Biz geminin içinde kavga ederken, gemi başkalarının rotasında yol almaya devam edecek.

Ukrayna savaşında bir talimatla Rusya’daki dev şirketler Rusya’yı terk etti.  Düşünelim küçük sanayide işimiz var, 30 yıldır oradayız. Bize dediler ki bundan sonra orada iş yapma.    Bu iş yerini bile taşımak ne kadar zor iken dev gıda, kimya, otomotiv, tekstil firmaları bir talimatla Rusya pazarından çıkıyor. İlginç değil mi?
Düşünelim…

Bir talimat ne demek! ... Demek ki dünyadaki ekonomi paylaşılmış ve bir talimatla yön değiştirebiliyor.

Süveyş kanalında bir konteyner gemisi karaya oturdu dünya ekonomisi allak bullak oldu.

Bütün bu şartlar altında bir Cumhurbaşkanı ve ekibinin mesajları “Dünya içinde Türkiye nereye gidiyor olmalı.”

Dünyaya ayak uydurmuş bir Türkiye mi? Bence ülkemiz 150 yıldır dünyaya uyum sağlamaya çalışırken sadece uydum akıllı bir ülke olmaktan ileri gitmedi.

O zaman net bir şekilde ittifaklar;

  • Öncelikle kendi iradesini kullanan bir ülke,
  • Dünyadaki gelişmeler ve Türkiye,
  • Küresel ekonomide hedeflerimiz,
  • Küresel toplumda kültürel hedeflerimiz,
  • Stratejik adımlarımız,
  • Türkiye potansiyeli ile dünyada neler yapabiliriz,
  • Ülkemiz ve küresel insan kaynaklarını ülkemizin ve insanlığın gelişmesinde kullanmak için nasıl bir organizasyon yapacağız?
  • Bu konudaki eğitim politikamız nasıl olacak?
  • Küresel dünyada çağımızda ve gelecekte kullanacağımız teknolojiler için neler yapabileceğiz?
  • Kendi irademizi küresel dünya mekanizmalarına ipotek etmeden nasıl dünya ile entegre olabileceğiz…
  • Dünyanın gidişatında etkili ve yetkili bir konuma gelecek nasıl bir pozisyon alabiliriz?
  • Gittikçe zora giren doğal yaşam ve beslenme konusunda özellikle gıda üretiminde nasıl bir yol izleyeceğiz?

İttifakların bu konularda daha net daha anlaşılır, toplumumuzun içselleştirebileceği hedefleri bizlerle paylaşmalarını bekliyorum. Bu seçim dönemi aynı zamanda stratejilerin oylandığı bir dönem olmalı.  Bu oylamayı yapabilmek için de hedefler şeffaf ve konuşulabilir istişare edilebilir şekilde halkın önüne konmalı…

Yoksa şu anki durumda havanda su dövmüş oluruz.

Milletvekili seçimimizde;

Meclis artık kanun yapan bir merci… Toplumun ilkelerinin oluştuğu bir makam. Yani kurumsallaşmanın temellerinin yazıldığı kararlarının, alındığı makam.

Bu yüce meclise milletvekili tespit ederken;

  • Öncelikle hukukun bütün dallarında, hâkim, savcı, avukat, noter her dalda vekil olmalı.
  • Her türlü teknik alanda bilgi sahibi, ilkelerin hâkimi, duayeni ustalaşmış teknik insanlar,
  • Özellikle tarım ve gıda alanında uzmanlar,
  • Geleceğin teknolojilerini tasarlayan mühendis ve tasarımcılar,
  • Sanatçılar,
  • Geleceğin yönetim sistemlerinin kurucuları,
  • Hatta şirket CEO’ları,
  • Her meslekten bir veya birkaç uzman olacak şekilde

Adaylar belirlenmeli.

Bütün alanların liyakat sahibi insanlarını meclise taşımalıyız.

Mümkün olduğunca seçim bölgemizdeki adayları tanıyalım…

Aslında önümüze getirilen adayları seçme yerine tercihli sistemle seçmenin tercihinin tecelli edeceği sistem olsa daha iyi ama şuan ki sisteme göre tespit edilen adayların arasından da olsa akıllıca seçim yapmalıyız.

Bence seçimde kullanmayacağımız iki yönümüz olmalı sevgi ve nefret. Çünkü sevdiğimizin yanlışını, nefret ettiğimizin doğrusunu seçmeyiz.

Bence gerçekten ülkemizi seviyorsak objektif karar verecek bir ruhla seçim yapmalıyız.

Şu an bu durumdan çok uzaktayız.

Ve kimi sevdiğimizi net bilmiyor, nefretimizin emrinde seçim yapıyoruz.

O olmasın da kim olursa olsun mantığı…

Çok üzücü.

Küresel karar vericiler

bir rota belirlemiş.

Dünya bir felaketin eşiğinde biz nefretimizin emrinde.

Tam da onların istediği bir pozisyondayız.

Aklıselim ile yapabileceğimiz çok şey var.

Seçimin patronu, vekil seçeni, asli gücü milletin bir ferdi olduğumuzun  bilincinde olarak.