Eğitimci, müfettiş, bürokrat, siyasetçi, gazeteci, şair ve yazar… Bütün bu vasıflar bir kişinin, Salih Sedat Ersöz’ün şahsındadır. Yakın zamanda onuncu kitabını yayınlayan Ersöz ile 68 yıllık ömrünün bazen satır başlarını bazen bir miktar ayrıntıları konuştuk.

 Hgfhjfgjfhhj

Her yazar şair olmaz ama siz aynı zamanda şairsiniz. Şiir duygularınız nasıl gelişti?

Yazarlığın bazı özellikleri vardır. Öncelikle yazmak için istek, heyecan ve sevgi olmalıdır. Bir insan yemek için nasıl ihtiyaç hissediyorsa yazmak içinde ihtiyaç hissetmelidir. Yazmak insanın içinden gelen bir duygudur. Zorla olmaz. Yazmak için bir iddianız olmalıdır. İddiası olmayan insanlar yazamazlar. Zorlayarak yazmaya başlasalar bile kısa zaman sonra iddialı konular bulamayacakları için yazarlıkları uzun sürmez. Yazarak bir sorumluluk taşıyorsunuz. Yazar yazısıyla sorumluluk üstlenmektedir. Bu sorumluluk okuyucusuna, topluma ve hatta gelecek kuşaklara aktarılan bir sorumluluktur. Bu hissi taşıyan yazarlar yazdıkları her cümlenin hatta her kelimenin hesabını vermek durumundadırlar. Yazmak zihinsel bir boşalmadır. Zihniniz doluysa eliniz kaleme veya klavyeye gider. Boş ise ne yazacaksınız? Beyin ancak yeterli bilgiyle dolarsa gerekli boşalmayı sağlayabilir. Bu da okuyarak ve yazarak gerçekleşir. Okuyarak dolan zihin yazarak boşalmaktadır.

Yazarlık aynı zamanda bir yetenektir. Bu yeteneği geliştirmek için okumanın yanında, hayatla içli dışlı olmak yani hayattan kopmamak, gözlem yapmak, edebiyat, sanat ve tarih dergilerini takip etmek, yine bu konularla ilgili görselleri de takip etmek gerekmektedir.

Yazmak aynı zamanda bir sanattır. Yazmak, Edebiyatın ayrılmaz bir parçasıdır. Dil de edebiyatın temel taşıdır. Dil olmadan, edebiyatta olmaz, yazmak da gerçekleşemez. Onun için yazmanın temel vasfı öncelikle dili geliştirmektir.

Yazmak bir ahenktir, hiç eksilmeyen bir duygudur, düşüncedir, geleceğe yönelik bir umuttur. Yazmak, gizemli, tutkulu bir iştir. Yazmaya alışan kolay kolay bundan kurtulamaz. Yazmak bu yüzden tutkulu bir aşka benzer. Yazar, ölümünden sonra geride ne bıraktığının bilinmesi için yazan kişidir. Onun için geride hoş bir seda bırakmak istiyorsak dünya ve ahiret için faydalı şeyler yazmamız gerekir. Yazar, söyleyecek bir şeyi olduğuna inanan kişidir. Ancak kalbi, gönlü, ruhu dolu olanlar yazabilir. Bunlar boşsa yazacak bir şey de yok demektir.

Şiire ilgim ilkokulda başladı. İlkokulda iken 23 Nisan törenlerinde bana şiir okuturlardı. Bu okumalarım ortaokulda iken yazmaya dönüştü. Özel defterime sürekli şiirler yazar, beğenmeyince yırtardım. Şiir yazma isteğim lisede iken daha da arttı. Mehmet Akif’in, Necip Fazıl’ın, Arif Nihat Asya’nın, Faruk Nafiz Çamlıbel’in, Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirlerini okudukça şiire olan ilgim ve sevgim arttı.

Yirmi yıl öncesine kadar şiirin özelliklerine dikkat etmeden sürekli yazar, yazdığımı defalarca okur ve kendi kendime değerlendirme yapar, puan verirdim. Bu şekilde kalın bir defter doldurmuştum. Üstadım Cengiz Numanoğlu ile tanıştıktan sonra onun yönlendirmesi ile özelliklerine dikkat ederek hece şiiri yazmaya başladım. Yazdıkça geliştirdim. Şu anda iki adet şiir kitabım var. Üçüncü şiir kitabımı çıkartacak kadar şiirim de hazır. Şiir okumayı ve yazmayı çok seviyorum.

Şiir, candır, canandır, değerdir, kültürdür. Şiir hayallerin, sevinçlerin, acıların, hasretin, sevdanın, umudun, tarihin manzum olarak aktarılması, yani gönülden kopan damlaların duygu ve ahenk olarak yansımasıdır. Şiir ruhu incelten, kalplere Yunus’un diliyle Yaratan’dan ötürü yaratılanı sevmenin formülünü yerleştiren, insaf, merhamet duygularının toplumda çoğalmasına vesile olan, sevgi, saygı, hürmet gibi güzelliklerin artmasına yol açan önemli bir faktördür. Şiir bedeni, ruhu ve gönlü her türlü yorgunluktan arındıran, pasiflikten aktifliğe, çirkinlikten güzelliğe, karanlıktan aydınlığa ulaştıran edebi bir sanattır. Şiir kaynağı kalp olan her türlü mutluluk ve hüzünleri tattıran, insana keyif veren akıcı, sürükleyici tarzda içimizden dökülen duygu ve düşünce yoğunluğudur. Şiir kalpten taşarak dökülen, dilden dizeler halinde yansıyan çağlayan bir duygu, sel olup akan bir ruhsal hareketlilik, coşku dolu bir düşünce, olağanüstü bir his barındıran ve güzellikler içeren anlatım biçimidir. Şiir türkülerimizin, marşlarımızın, destanlarımızın, ağıtlarımızın, ninnilerimizin sevinç ve kaygılarımızın ifadesidir.

Şiir ruhu harekete geçiren, gönülleri coşturan, duyguları kıyama kaldıran, düşünceleri güzelleştiren, birlik-bütünlüğümüze ve kardeşliğimize katkı yapan, milli duygularımıza tercüman olan ezgidir, dizelerdir. Şiir öyle bir sanattır ki kaynağı yürektir, uyarıldığı yer yürektir, etkisi yüreğedir. Yani yüreği etkileyen en büyük yürek sesi, yürek eseridir. Şiir gerektiğinde düşmana keskin kılıç, dosta şefkatin, merhametin, güvenin anahtarıdır. Şiirde okuyanı ve dinleyeni büyüleyen bir sır, bir güzellik, çözülemez bir gizem, kulağa hoş gelen bir söz dizisi vardır.

Uuuuuuuuuuuu

Konya’da yazara olmanın yayınevi bulmak ve okura ulaşmak açısından avantaj ve dezavantajları var mı?

Konya’da yayınevi konusunda çok fazla alternatif olmaması yazarlar için bir dezavantaj tabi ki. Kitap yayınlama maliyetinin çok yüksek olması da biz yazarları olumsuz etkiliyor. Ancak fazla alternatif olmasa da kolay ulaşılır olmasını avantaj olarak değerlendiriyorum. Ankara, İstanbul ve İzmir’e göre Konya’da daha dar ve daha sınırlı sayıda okura ulaşmak mümkün olabiliyor. Okura ulaşmak için en büyük desteği Konya Büyükşehir Belediyesi Kitap Fuarları ile veriyor. Ülkemizde maalesef okuma oranı oldukça düşük seviyede olduğu için okurların kitaba talepleri de az oluyor.

Nbvnbvnbvnbvnvbnvbnvbnbv

Tevafukun böylesi: Ölümü de ömrü gibi oldu! Tevafukun böylesi: Ölümü de ömrü gibi oldu!

Sağlığında eserlerine kıymet verilmeyen ve yokluk içinde ölen bazı yazarların eserleri, vefatlarından sonra kıymet kazandı ve şöhret oldular. Yazarlık bir meslek olmalı mı, yoksa bir hobi mi?

Her alanda faaliyet yapanların kıymetleri vefatlarından sonra daha çok biliniyor. Yazarlıkta, siyasette, sanatta ve diğer alanlarda maalesef durum böyle. Yazarlığın bir okulu ve eğitimi olmadığı için hobi olarak başlaması normal ama bana göre belli bir aşamadan sonra meslek olmalı. Meslek olması ile yazarlığın kıymetinin daha çok artacağına, harcanan emeğin karşılığının verileceğine inanıyorum.

Mnbmbnmnbmbömböm

Katıldığınız yarışmalarda dereceler de aldığınızı biliyoruz. Bunlardan bahseder misiniz?

Yarışmaları çok fazla takip eden ve her yarışmaya katılan birisi değilim. Çok az sayıda yarışmalara katıldım ve katıldığım yarışmaların dörtte üçünde dereceye girdim. Selçuklu Belediyesinin şiir yarışmasında, Cumhuriyetin 100. Yılı dolayısı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının koordinasyonunda düzenlenen şiir yarışmasında ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi şiir yarışmasında dereceye girerek ödül aldım. Ayrıca “1 şehit, 1 öykü, 1 şiir” kitabında öyküm ve şiirim yayınlanmaya değer bulundu. Çok sayıda antoloji kitaplarında da şiirlerim yayınlandı.

Bbbbbbbbbbbbv Mnbmbnmnnb

Konya’nın TYB, Selçukya gibi kültürel derneklerinde görevler alıp faaliyetlerine katılıyorsunuz. Sivil toplum faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

İlim Yayma Cemiyeti Konya Şubesi’nin kuruluşu olan 1991 yılından itibaren aralıksız Yönetim veya Denetim Kurulunda bulunuyorum. Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Denetim Kurulu Üyesi ve üst kurul delegesi, Selçukya Kültür Sanat Derneği Denetim Kurulu Başkanı, ayrıca Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Danışma Kurulu Üyesi gibi görevlerim var.

Kültürel faaliyet yapan sivil toplum kuruluşlarının bazılarında aktif görev yaparken Aydınlar Ocağı gibi bazılarının da etkinliklerine katılıyorum. TYB Konya Şubesinin her hafta Cumartesi günleri kültürel etkinlikleri ile Selçukya Kültür Sanat Derneğinin Pazartesi akşamları şiir okumaları devam ediyor. İlim Yayma Cemiyeti’nin faaliyetleri yurtlarında kalan öğrencilere yönelik olarak aralıksız sürüyor. STK Platformunun Ufuk Turu toplantıları ile güncel olaylara göre çeşitli etkinlikleri olmaktadır. Aydınlar Ocağı’nın ise Salı günleri faaliyeti var. Bütün bu etkinlikler Konya’nın bir kültür şehri olduğunun göstergesidir.

Ghfdhgvbvcnçöçöççö

Siyasal faaliyetleriniz, de merak ediyorum. Ne zaman ve nasıl başladı, ne tür görevlerde bulundunuz?

Siyasi faaliyetim 1969 yılında 13 yaşımda iken başladı. O tarihte Konya'dan bağımsız aday olan Erbakan Hocamızın bütün konuşmalarına babam beni de bisikletine bindirip götürürdü. Erbakan Hocamızın konuşmalarını dinledikçe zihnim onun düşünceleri istikametinde şekillendi. Daha sonra Milli Selamet Partisinin Gençlik Teşkilatında çalışmaya başladım. Türkiye'de Yarın gazetesi partinin yayın organı idi. MSP İl Başkanı olan Ali Güneri ağabeyimin isteği ile gazetede çalışmaya başladım. Böylece hem gazetecilik yapmanın hem de inandığım dava uğruna faaliyette bulunmanın zevkini yaşadım. Aynı dönemde MTTB ile Akıncılar Teşkilatlarının faaliyetlerine de katılıyordum.

Bir miktar tiyatro oyunculuğum da oldu. İrşad ve Dayanışma Derneği bünyesinde kurduğumuz İrşad Sahnesinde tiyatroculuk yaptım. İlk oyunumuz olan Şeytanın Düzeni'ni Konya merkezde ve bütün ilçelerinde sahneledik. Oyunumuz büyük ilgi görüyor her yerde salonlar dolup taşıyordu.

Bu yoğun tempo 1980 darbesine kadar sürdü. Darbeden sonra kurulan Refah Partisinde hafta içi akşamları ve hafta sonları parti çalışmalarına katıldım. Erbakan Hocamızın eğitim seminerlerine katılarak Hocamızı meydanlarda yaptığı kuşdiliyle değil, hedefinin Hak nizam olan İslâm'ın hâkim olması olduğunu ve adil düzenin içeriğini günlerce dinleme imkânı buldum. Eğitimlerde aldığım notları parti teşkilatlarına anlatma görevi verildi. Bu vazifeyi yaparken partinin Konya Başöğretmenliği görevi tevdi edildi. Her hafta sonunda ilçelere gidiyor parti yöneticilerine Erbakan Hocamdan dinlediğim konuları anlatıyordum. Bu dönemde her ay Ankara'da Erbakan Hocanın başkanlığında yapılan başöğretmenler toplantılarına da katılıyordum. Özel eğitim seminerlerinde ve bu toplantılarda Erbakan Hocayı çok daha yakından tanıma fırsatım oldu. Bu görevim yıllarca devam etti. 1995 seçimlerinde Konya İl Teşkilatı Hatiplerin Eğitimi ve Organizesi Komitesi Başkanlığını yürüttüm. Bir kitap hazırlayarak hatiplerimizin konuşacağı konularda birlik sağlamış olduk. Bu çalışmamla Erbakan Hocamdan tebrik aldım.

1996 yılında kurulan Refah Yol Hükümeti döneminde Parti İl Başkanı Mehmet Sözer ağabeyimin teklifi ve ısrarı ile Konya İl Kültür Müdürlüğüne atandım. Bu dönemde Kültür Bakanı olan İsmail Kahraman Beyle birlikte çalışma imkânım oldu. 28 Şubat darbesinden sonra yine partinin ve dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı olan Halil Ürün Beyin teklifi ile Büyükşehir Genel Sekreter Yardımcığına atandım ve önce Halil Ürün Başkanın sonra Mustafa Özkafa Başkanın yardımcılıklarını yaptım.

2004 yerel seçimlerinde Ak Parti Meram Belediyesi aday adayı oldum ama aday olmak nasip olmadı. Bundan sonra aktif siyasi faaliyetlerimi noktaladım ama çocukluğumdan itibaren beynimi ve yüreğimi doldurduğum Milli Görüş ruhuyla yaşantımı sürdürüyorum. Bu ruhu canlı tutmak için kurduğumuz 73 Selamet Kuşağı Akıncıları grubu olarak faaliyetlerimiz devam ediyor.

Bbbvvvbbvbvcbcbc

Sohbet güzel ama sayfa ve sütun şartları gereği bir yerde nokta koymamız da gerekiyor. Çok teşekkür ediyorum.

Bütün bunları açıklama fırsatı verdiğiniz için ben de teşekkür ederim.

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN