KUDÜS'TEN SONRA AYASOFYA MİNBERİ DE SİZİ BEKLİYOR.

İki hafta önce "Kudüs'ün acısını bağrında taşıyan bir Diyanet var. Filistin'in yanında Zalim İsrail'in karşısında bir Diyanet var" demiştik halbuki Başkanın ne Kudüs'te Cuma Namazı kıldıracağından ne de Gazze'ye gideceğinden haberimiz bile yoktu. Miraç Gecesi dolayısıyla Kudüs'e yapılan ziyaret ve arkasından Cuma Namazı ve Miraç Gecesi programı milletimizi ve kurum mensuplarını ziyadesiyle duygulandırdı. Kudüs yâd ellere düştükten sonra ilk defa bir başkanın Hz Peygamberin peygamberlere namaz kıldırdığı mihrabında namaz kıldırması, minberinde hutbe irad etmesi; Kudüs acısıyla yanan yüreğimizi serinletti. Sanki Cihan Devletinin o şevketli günlerinden bir günü yaşıyormuşçasına mutlu olduk.
Başkanımızın konuşmalarına baktığımız zaman Kudüs'ün sahipsiz olmadığını, Kudüs'e sahip çıkmanın itikadımızın bir parçası olduğunu, yıllarca tüm üstün gücüne rağmen Kudüs'te yaşayan insanların inançlarından ve Mescidi Aksa sevdasından vazgeçmediklerini, Kudüs davasının yalnızca Filistinlilerin olamayacağı tüm Müslümanların derdi olduğunu anlattı.
Esaret altında olan Mescid-i Aksa bir gün zincirlerini kıracak Selahaddin-i Eyyübilerini bekliyor. Peygamberimizin Miraç'a yükseldiği gecenin seneyi devriyesinde yapılan bu anlamlı ziyaret sadece bizim ülkemizde değil Kudüs'ü sahiplenen tüm İslam alemindemâkes bulmuştur. İslam Aleminin özgürleşmesi Kudüs'ün özgürlüğüne bağlıdır. Kudüs nasıl Peygamberin yükseldiği yer ise Kudüs'ü elinde bulunduranlar da  Allah'ın izniyle İslam'ın yukarılara çıkardığı insanlar olacaktır.  Bunun için Kudüs özgürleşmeden İslam Alemi yükselişini gerçekleştiremeyecektir. Bu milletin çocukları Kudüs'ü hep Ayasofya'ya benzetirler. Ayasofya'nın ayrılık acısını Kudüs'le eşdeğer görürler. Kaç gece Kudüs'ü düşlerinde gördüler bu toprakların boynu bükük çocukları; O mekan hep  bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu. Sokaklarında Burak'lar dolaşmıyordu. Yahudinin acımasız bombaları ve Haçlıların sinsi tuzakları sarmıştı Kudüs'ü dikenli telleriyle... Ey tüm peygamberlerin getirdiği tevhidi sembolize eden Kudüs! seni unutalı çok zaman oldu. Kendi acılarımızdan Kudüs'ün kaybını düşünmeye zamanımız olmadı.  Ey Kudüs! şimdi bu milletin evlatları sana sahip olacağı günü bekliyor artık. Rabbimizin etrafını mübarek kıldığı o mekanlar, imar edecek iman erlerini bekliyor.
Kudüs'ün bağrına saplanan Siyonist hançerleri, Ayasofya'nın avlusunda dolaşan Yusuf'lar gece ruhlarının zindanlarında kırdıklarını gördüler. Kudüs'lüAmmarlar Çanakkale'nin siperlerine "Anadolu geçilirse Kudüs elden gider" diye koştular. Anadolu önce Kudüs'e sonra Mescidi Haram'a bağlıdır göbek bağıyla... Ayasofya'nın suskun minareleri gözyaşlarını Kudüs'e gönderdi benim halimi ancak o bilir diye...  Okunmayan ezanlarını el-Aksa'nın ezanlarına saydı... Bir gün her ikisi de özgürce açılacağı günü bekliyor. Biri Peygamberimizin Burağını bağladığı, diğeri Konstantiniye'ye almak için atını denize süren Fatih Sultan Mehmet'in yadigarı...
Fethin sembolu ulu mabed Ayasofya! İmanın küfre galebe çaldığı mekan, Hilalinhaç'a olan üstünlüğünün adresi!  kapıların açılacak bir gün abdestli müminlere, Kubbelerin hasret kaldığı Kur'an sesleri gelmeye başladı. Senin minberin Fatih'in hutbesinin yankılandığı yer. Minberlerin merdivenlerinden  yavaş yavaş çıkacak yiğitleri bekliyorsun biliyorum. Gözyaşları içinde Cuma Namazı kılmak için bekleyen gençlerin var. Her 29 Mayıs'da bir kez daha depreşir bu arzular. Bu yıl 29 Mayıs Cuma gününe tevafuk etti. Başkanımızın Kudüs'te Cuma Namazı kıldırdığı gibi kim bilir belki sessiz sedasız Fatih'in İstanbul'u fethettiği günün yıldönümünde  Ayasofya'nın minberinde "Elhamdülillahinahmedühü..." sesleri ile hıçkırıklara boğulmuş gençlerin doldurduğu Cumalar hayâl ediyorum. Hutbe konusu da 29 Mayıs İstanbul'un Fethi olur. Sanki Ulubatlı Hasanların sancağı diktiği ama vurulduğu o an geldi aklıma... O'nun vazifesi vardı. İslam'ın sembolü  Bizans surlarının en yükseğine dikilmeliydi. Ama bayrak asıldıktan sonra kalbinin orta yerinden vurulan Ulubatlı Hasan gülümseyerek Rabbine kavuşuyordu. Çünkü Fetih tamamlanmış, görevini yerini getirmişti. Tarih gösterdi ki Kimine çalışmak, kimine çarpışmak, kimine cefa çekmek, kimine zaferi kazanmak, kimine Fethi görememe düşmüştür.  Şimdi zaferi kazanmış ama fethin şevketli günlerinden mahrum Ayasofya sen ve arkadaşın Kudüs! Yeni Selahattinler ve Fatihler nerede diyorsunuz.  Fatih'in ve Selahattin'in evlatlarının el ele verdiği gün İslam'ın yükselişi, Miracı ve Fethi birlikte yaşanacaktır.  Şimdi kulak ver Arif Nihat Asya'ya:

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin! 
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın! 
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın