Konya'nın kuzeyinde bulunan ve bozdağlar olarak bilinen bölgede çok uzun yıllardır taş üretimi yapılır. 

Yazır Mahallesi'nden başlayıp, Aşağıpınarbaşı, Yukarıpınarbaşı ve Karaömerler Mahallesi'ni de aşarak Ankara istikametinde sıralanan dağlar delik deşiktir. 

Konya ile sınırlı kalmayıp, Türkiye'nin ihtiyacı olan taşın büyük bir bölümü buralardan temin edilir. 

Dağlar oyulur, dinamitler patlatılır ve taş çıkarılır...

Dün ilginç ama bir o kadarda anlamlı bir eyleme şahitlik ettik

Karaömerler Mahallesi sakinleri, etraflarını çepeçevre saran taş ocaklarından bıkmış. Bu taş ocaklarının gürültüsü, patlamalar ve etrafa yayılan toz nedeniyle mahallede rahat rahat oturup kalkamadıklarını, sokağa çıkarken ve hatta nefes alırken dahi iki defa düşündüklerini belirtiyor mahalle sakinleri...

Bütün bu olanların üzerine şimdi yeni bir taş ocağının daha açılması kararlaştırılmış. Yamacında mahallenin bulunduğu dağda taş ocağı işletilecekmiş. 

Taş ocaklarının verdiği zararlardan yılmış olan mahalle sakinleri, yeni bir taş ocağının açılmasına da elbette ki karşı. 'Burnumuzun dibine taş ocağı getirdiler. Başımıza taş yağacak. Kimse bunu görmüyor' diye haykırıyorlar. 

Daha önce birçok defa yazışmalar yapılmış. Resmi kurum ve kuruluşlara, ilgili tüm birimlere dertlerini anlatmaya çalışmışlar. Ama nafile...

Ortaya koydukları çabanın karşılığında yeni taş ocağının da hemen ikamet ettikleri mahallenin yanında açılacak olması, mahalle sakinlerinin adeta çivisini çıkarmış...

Dün saat 10:00 sıralarında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri ve Ankara'dan gelen bir heyet, mahallede toplantı yapıp rapor hazırlamak istedi. 

Mahalle sakinleri daha önce birkaç defa benzeri toplantıların yapıldığını, neticesinde hazırlanan ÇED raporlarında ise mahalle halkının 3'te 2'lik bir kısmının olur verdiği gibi bir sonuç çıktığını, bir tek mahalle sakininin dahi böyle bir işe olur vermeyeceğini anlattı. 

Gelen heyetin, mahalle muhtarlığına girip toplantı yapmasına da izin verilmedi. 'Yeter artık, evimizi, yurdumuzu başımıza yıkmanıza izin vermeyeceğiz' nidaları atıldı. 

Öfkelerinde kendi pencerelerinden bakıldığında sonuna kadar haklılardı. Çünkü atılan her dinamit, mahallede deprem etkisi oluşturmuş. 

Evlerin büyük bir bölümünde derin yarıklar var. Koyunlar kuzularını düşürür olmuş. Çocuklar gece kopan gürültü ile ağlayarak uyanır olmuş. Artık rahat bırakın bizi diyorlar...

Toplantıya mahalle sakinleri izin vermedi. Üstelik gelen heyeti de mahalleye sokmadı. Allah'tan kolluk kuvvetleri oradaydı da gerilimin daha da yükselmesine izin vermedi. 

Aslında daha önce birkaç defa daha örneğini yaşadığımız bir olay tekrar ediyordu. Yaşananları izlerken, geçmişte Yazır Mahallesi sakinlerinin yaşadıkları hatırıma geldi. Aynı manzara... Değişen bir şey yok. 

Zihniyet de değişmediği için aynı sorunlar birbirini sürekli tekrar ediyor. Birileri gelip, sizin evinizin dibinde taş ocağı açacak olsa, dinamit patlatsa, sağlığınızı hiçe saysa, çocuklarınızı tehlikeye atsa, siz razı gelir misiniz?

Gelmezsiniz...

Bu adamlar şimdiye kadar gözlerini yummuş bir şekilde. Ya da gözlerini yummamışlar ama gözlerinin önüne perde indirilmiş. Ancak, son damla bardağı taşırmış ve maymun gözünü açmış.

Savundukları davada sonuna kadar haklılar... Bu yüzden seslerini duyurmaya çalışıyorlar, bu yüzden bağırıyorlar, bu yüzden yetkilileri göreve çağırıyorlar

Ve bu yüzden ağlıyorlar...

Mesnevi'den:

“Her ağlamanın sonu gülmektir. Sonunu gören adam mübarek bir kuldur.”