Robert Bosch’un ismini mutlaka işitmişsinizdir. Bosch marka sahip olduğunuz bir ürün belki de evinizin başköşesinde yer almaktadır. Bosch bir Alman girişimcidir. Onun kurduğu şirket bugün dünyanın saygın şirketleri arasında yer almaktadır.

Bosch mağazalarında gördüğümüz: ''İnsanların güvenini kaybetmektense , para kaybetmeyi tercih ederim !..''sözü de şirketin kurucusuna aittir.

Konuşmalar arasında da duyarız: “İtibarını beş paralık etti.” ”O, toplum içinde itibarsız biridir.“

Yine deyimlerimiz vardır: İtibarı yüksek, itibar gördü, itibardan düştü, iadeiitibar v.b.

Günümüzün temel sorunlarından biri de itibar ya da güvenirlik meselesidir.

El-Emin olan bir peygamberin ümmeti olan bizler ise ne acı ki, bu konu da iyi bir sınav veremiyoruz.

İman,eman ile emaneti içselleştirmesi gereken Müslümanlar söylem ve eylemde yalpa yapıyor.

Peki!  İtibar ne demek?

Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğüne göre:Saygınlık, borç ödemede güvenilir olma durumu; kredi.” Anlamlarına gelmektedir.

Kısaca, saygın ve güvenilir olma denilebilir.

Platon itibarı bir ateşe benzetir. Güç bela ateşi yakabilirsin. Önemli olan husus ateşin devamlı yanmasıdır.

Eğer ateş sönerse onu tekrar yakmak çok emek ister.

İnsanlar, kurum ve kuruluşlar ve devlet için en zor şey itibar sahibi olmaktır. Daha zor olanı da onu muhafaza edebilmektir.

İtibar konusunda bir örnek.

Bir zamanlar Alman ürünleri çok kaliteli olduğu için bizim mallara göre açık ara öndeydi. Allah’a şükür artık bizimde kaliteli ürünlerimiz var.

Araştırmalarda, bir kişinin veya kurumun kaybettiği itibarı tekrar kazanabilmesi için üzerinden 4 yıl geçmesi gerektiği tespit edilmiştir.

Bizim temel eksiğimiz kişi ve kurum ve kuruluşlarımızı hatta ülkemizi itibar konusunda istenilen noktaya getirmememizdir.

Soru?

Güvenirliği ve saygınlığı ile tarihte cümle âlemin takdirini kazanmış insanımız bugün ne yapmalı ki, kaybettiği itibarını yeniden kazansın?

Bir kere başarılan, yapılan iş ikincisinde daha kolay olarak yapılabilir ön kabulü ile işe başlanması gerekir.

Neler yapılabilir?

Müslüman olarak, özü ve sözü bir olmak ve emin vasfına sahip olmak en başta gelen görevimizdir.

Hatırlayalım, Fatih İstanbul’u fethetmeden önce tebdil-i kıyafet ile esnafı denetler ve karşılaştığı insanlarda gördüğü yüksek ahlak üzerine ”Ben bu millet ile değil İstanbul’u dünyayı fethederim ”sözleri ile halkının güvenirliğini takdir eder.

Eğer bir STK veya kurum ve kuruluşta görev yapıyorsak ilk önce başta başkan ve yönetim kurulu üyeleri bir itibar stratejisi belirlemeli ve görevleri bitiminde bunu bir sonraki yönetime devretmeli.

Devlet bazında da yönetici tabaka olarak vazife yapanlar ülke ve milletin saygınlığına zarar vermemeli ve de ülkenin itibarını korumalı hatta artırmalıdır.

İtibarımıza iyi bakalım. Zira bizden sonra da yaşayacak.

Selam ve dua ile…