Geçtiğimiz günlerde tanıştığım Kübalı Enriqeu’nin dinlediğim hidayet öyküsü, kudret kaleminin çizdiği renklerle süslenmiş, bana her biri başka dünyalar da seyahat ederken Rablerini bulanların kutlu yolculuklarını hatırlattı.
Onların ruhlarındaki açlığı doyurmaya, kalplerindeki boşluğu doldurmaya ne içlerindeki bulundukları zenginlik, şatafat ne de çevrelerinde bulunanların taltif, tebrikleri yetmedi. Okudukları bozulmuş kutsal metinlerde ruhlarını huzura kavuşturmadı.
O, arayış içinde olanlar kendilerinde başlayıp devam eden ve son durakta Rabbine ulaşma ile taçlanan yolun yolcusu oldular.
Yunus Emre ne güzel söylemiş:
“Ne zaman anarsam Seni
Kararım kalmaz Allah’ım
Senden gayrı gözüm yaşın
Kimseler silmez Allah’ım”
İşte! Bizim Kübalı Enrique de iman ile şereflendikten sonra gözümüzün yaşını silecek tek sığınağımız olan Allah’a iltica etmiş.
Gelelim, Enrique’nin hidayete ererek Saad ismini almasına.
Kübalı gencimizin babası on sene önce vefat etmiş. Annesi ikinci bir evlilik yapmış ve bu evlilikten 8 yaşında üvey bir kız kardeşi var.
Halen sosyalist rejimle yönetilen Küba’da ateistlik, putperestlik, hatta Hristiyanlık revaç görürken, İslam tebliğcilerini bekliyor. Ülkede sadece bir cami var. O da başkent Havana da.
Dikkat buyurun! Tüm Küba’daki Müslümanların sayısı bin üç yüz kadarmış.
Böyle ortamda ve İslam’ın görünür olmadığı bir yerde Enrique’nin kafasında delice sorular.
Pandemi dönemi. Herkesin içeriye kapandığı, içine doğru yolculuk yaptığı bir zaman.
Corana nedeniyle her gün binlerce kişinin genci ile ihtiyarı hayatını kaybettiği günlerde Enrique düşünür.
“Tabut denen tahta ata binmemeye çare olmadığına göre, hayat boyunca yürüdüğüm yol, Allah’a çıkmıyorsa, yürüyüşüm boşa gitmiş değil midir? “
Acaba, her kapıda ağlayıp, son kapıda(ölüm) gülümsemek için ne yapmalı?
Eline bir İspanyolca siyer kitabı geçer, onu su gibi okur. Artık, yolculuk başlamıştır. İspanyolca Kur’an mealini temin eder, elinden bırakamaz.
Allah Teâlâ, nerede olursa olsun, hangi ülkede ve hangi ırktan bulunursa bulunsun, dilediğine hidayet eder ve dinine kabul eder.
Enrique‘de Cennet de Cemalini lütfet niyazı ile İlahi aşk iksirini içerek bayram etmiştir. Yer Havana’daki Küba’nın tek camisidir. Enrique’de Saad olmuştur. Nijerli İmamdan dinimizin esaslarını öğrenen Saad’a esas kılavuzluğu Kübalı imam yapmıştır.
Kübalı İmam, tıpkı “Cadallah Kur’an”ın hikâyesindeki İbrahim Amca gibi Saad’ı şefkatle, merhametle bağrına başmış, yol babası olarak onu imanla ve Kur’an ile doyurmuştur.
O Kübalı imam kardeşimizin de hayatında Konya var. Konya’da İlahiyatta okumuş. Diyanetin yurdunda kalmış.
Saad’ın içindeki boşluğun doldurulması için en iyi tercihin Türkiye ve Konya olduğunu düşünen İmam, onu Konya’ya yönlendirmiş.
Sağlık eğitimini elini tersi ile iterek ülkemize gelen Saad, kulluk kitabımız Kur’an’ı ve hayat pınarımız İslam’ı öğrenmek için şu anda İlahiyat da öğrenim görmekte.
İnşaallah,Saad yanan ateşiyle Küba’da nice yürekleri tutuşturacak.
Saad!
Selam olsun sana ve seni yetiştiren Kübalı İmam kardeşimize.
Allah senin gibilerinin sayısını artırsın. Amin.
Selam ve dua ile..