Gazze’de 7 Ekim 2024'te başlayan yangın, kan, gözyaşı ve soykırım üzerinden henüz bir yıl geçmeden hız kesmeden devam ediyor. Bu süreçte yaşananlar, bir yıla sığmayacak kadar büyük acılarla doluydu. Ancak hem ülkemizde hem de İslam dünyasında Gazze’deki olaylar, eskisi kadar gündemimizin başköşesinde yer almıyor.

Acaba Aliya İzzetbegoviç’in şu uyarısını unutuyor muyuz?

“Ne yaparsanız yapın, soykırımı unutmayın! Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

Bugün, 17 bini çocuk olmak üzere hayatını kaybedenlerin sayısı 45 bini aştı. Gazze’de direniş ve şehadet devam ederken, yaşananlar insanlık vicdanında derin yaralar açıyor.

Gazze Bize Neler Öğretti?

Gazze’de kimler kazandı, kimler kaybetti? Eğer olayın tarihsel arka planını bilmezsek değerlendirmelerimiz eksik kalır ve yalnızca 7 Ekim 2024'e takılıp kalırız. Bu olayları anlayabilmek için tarihsel sürecin beş önemli dönüm noktasına bakmak gerekiyor:

1897 Basel Siyonist Kongresi: Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması kararı alındı.

1917 Balfour Deklarasyonu: İngiliz desteğiyle Yahudi yerleşimlerinin önü açıldı.

1948 İsrail’in Kuruluşu: Müslümanların toprakları işgal edildi, bir Yahudi devleti kuruldu ve Filistinliler vatansız bırakıldı.

1967 Arap-İsrail Savaşı: İsrail, topraklarını genişletti ve işgal derinleşti.

2005 Gazze İşgali: Gazze, adeta bir açık hava hapishanesine dönüştü ve her taraftan kuşatıldı. Binlerce masum insan yaşamını yitirdi.

Bu süreçte, 1969 yılında Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın yakılması, İsrail’in Kudüs üzerindeki baskısını artırarak sürdürmesi, acı dolu tarihin diğer önemli kilometre taşlarıdır.

Ey Gazze, Sen Bize Neler Öğrettin?

Ey Gazze, sen bize şu gerçekleri öğrettin:

Zahiren insan gibi görünenlerin, batınen insan olmadıklarını gösterdin.

2 milyar Müslümanın, 2 milyon kardeşinin yanında, yakınında ve yardımında olamadığını bütün çıplaklığıyla hatırlattın.

Dünyadaki tek özgür yerin, direniş ruhuyla yaşayan Gazze olduğunu hatırlattın.

Kazananlar ve Kaybedenler

Kazananlar

Gazze Halkı: Dünya, enkaz altından çıkmak istemeyen minik bir çocuğun masumiyetinden merhameti öğrenirken, ölmüş torunun gözlerinden onu öpen bir dedenin teslimiyet ve tevekkülü cihana ilan etti.

Vicdanlı İnsanlar: Modern dünyanın yankılanan çığlıkları, birçok insanın vicdanına ulaştı. Gösteriler ve protestolar, fıtratın sesine kulak veren gençlerin bu çığlığa ortak olduğunu gösterdi.

İslam ile Tanışanlar: Gazze’deki mücahitlerin imanını, teslimiyetini ve sabrını gören binlerce insan, İslamiyet’i araştırdı ve İslam ile şeref buldu.

Kaybettiğimiz Değerler: İnsanlık, unuttuğu değerleri Gazze’nin direnişiyle hatırladı.

Kaybedenler

İsrail: Kendini soykırım mağduru olarak tanıtan İsrail, Nazilere rahmet okutacak katliamlarla insanlık tarihine kara bir leke sürdü.

Batılı Ülkeler: İnsan hakları ve özgürlük gibi parlak kavramların, Gazze söz konusu olduğunda bir anlam ifade etmediği bir kez daha anlaşıldı.

İsrail’in Destekçileri: İsrail’in sadece İsrail’den ibaret olmadığını; Berlin, Viyana, Londra, Paris ve Washington’un da bu zulme ortak olduğunu gördük.

Bilim ve Sanat Dünyası: Meşhur bilim insanları ve sanatçılar, ya sessiz kaldı ya da zulmü açıkça destekledi.

İslam Dünyası: Bazı ülkeler kötüyü desteklerken, bazıları yalnızca sessiz kaldı ya da yetersiz sözlü tepkiler verdi. Maddi yardımlar ise ne yazık ki çözüm olmadı.

Son Söz

Müslüman bireyler olarak her şeyi başkalarından bekleme ve sorumluluklarımızı ihale etme alışkanlığından bir an önce kurtulmalıyız. Gazze ve diğer mazlum coğrafyaları gündemde tutmak, vicdani ve insani bir görevdir.

Bu vesileyle, başta İsmail Haniye olmak üzere Gazze’de ve diğer coğrafyalarda şehit olanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Selam ve dua ile...