Sosyal medya dünyasının en popüler aracı etiketlemek.

Diğer adı adrese teslim mesaj…

Güzel (@) yapıyorsun, sosyal medya adını yazıyorsun, görmesini istediğin kişiye ulaşıyorsun…

(# )hashtag yapıyorsun, aynı başlıkta mesajlarda milyonlarca insanla aynı düşünceye ortak oluyorsun.

Etiket daha çok kim olduğunu yani görünmek istediğin imajı da göstermek için de kullanılan işaret, unvan ya da lakap olarak da hayatımızda yer oluyor.

Bu açıdan baktığımızda olduğumuzdan çok göründüğümüz daha önemli…

Zahmete katlanmak istemeyen bir toplumda görünmek, bir şekilde bilinir olmak daha önemli.

Diyorlar ki gördüğüme duyduğuma mı inanıyım sana mı inanıyım. Bu bakış açısı günümüz dünyasında tam bir sazan avlama yöntemi.  Çünkü insanlar böyle düşündükçe, insanların gördüğü kadar, duyduğu kadar iyi olmak, algılayabildiği kadar insan olmak kâfi geliyor.

Erdem, ahlak, adalet, barış, demokrasi, refah, sosyalleşme, paylaşma, dayanışma da yeni toplum düzeninde yalın bir etiket haline geliyor. İnsanlar öyle zannetsinler yeter mantığı egemen oluyor.

Öyle ki dünyanın en gelişmiş, en uygar sözüm ona en medeni toplumları da kendi devletlerinin sahte olan bu yaklaşımlarına kayıtsız kalıyorlar.

Özellikle medeni diye düşündüğümüz bu ülke ve toplumlar tarafından; insanlar ve toplumlar   inançlara, mezheplere, ideolojilere, düşünce akımlarına bölünerek etiketleniyorlar.
Her etiketleme aynı zamanda bir çatışma alanına çevriliyor.

Daha doğrusu yok edilecek, karıştırılacak yerler, devletler toplumlar uzun bir çalışmadan sonra etiketlerle bölünüyor. Sonra bu etiketi temsil eden kesimler çatışıyor.

En basitinden gençleri X, Y, Z gibi kuşaklara ayırarak bile toplumda olması gereken çatışma alanlarını inşa etmiyorlar mı?

Ticari olarak da artık etiket kaliteyi, sağlığı güvenliği temsil etmiyor.

Birtakım oyunlarla gerçek niyetler gizleniyor. Örnek; aynı ambalaj aynı kalite ürünler gramajları ile oynanarak tüketici kandırılıyor.  Aynı markanın birçok modeli ile ürün kalitesi farklılaştırılıyor. Etiketler aynı, içerikler okunamayacak kadar küçük…

Pazarlama teknikleri de insanların bilinç altını hedef almış.

En faydasız yiyecekler, içecekler en değerli kişi, aile, toplumsal görüntülerle masumlaştırılarak satışlar arttırılmaya çalışılıyor.

Etiketler değerler ifade eden belgeler olmak zorunda iken asıl hedefleri gizleyen araçlar haline geliyor.

Ben gördüğüme, duyduğuma inanırım kolaycılığı bu yaklaşım biçimine ortam hazırlıyor.

Bunun bir de söylenti tarafı var.

“Herkes öyle diyor.”

Bunu kullanan insanlar çoğaldıkça ortam, yalanı o herkesin konuşacağı şekle sokuyor.

O zaman da bir “el alem” denen yaşamımızda ilahlaştırdığımız bir güç peydahlanıyor.

Bu arada irademizi çoktan tembelleştirmiş, aklımızı kiraya vermiş oluyoruz.

Küresel düzeyde bakarsak etiketler bir kodlama mekanizmasının işleyiş mekanizmasına dönüşüyor.

Sevgi, nefret, bağımlılık, ilgi, iletişim bu mekanizmanın işleyiş gücünü meydana getiriyor.

O zaman sevdiğimiz ya da nefret ettiğimiz bir olayda o mekanizmanın doğal aracı haline geliyoruz.

Belki de demokraside iktidar ve muhalefet çatışmaları bu sebepten ülke çıkarına yeterince hizmet etmiyor.

Çünkü sevdiğimiz ve nefret ettiğimiz bir olayda aklımızı, muhakememizi ikinci plana atıyoruz.

Eğer seviyorsak yanlışı görmüyoruz.

Eğer nefret ediyor kin tutuyorsak doğruya ikna olmuyoruz.

En aydın insanlarımız belirli simgelerle etiketlenerek bu düzenin gizli hizmetkarı haline geliyor.

Bugün Arap baharı, kimyasal silahlardan koruma, demokrasi ve barış, gericilikle mücadele için barış, demokrasi refah etiketleri ile; Irak, kuzey Afrika, Suriye, Afganistan, şimdilerde Ukrayna paramparça olmuyor mu?….

Üç günde bitecek Ukrayna savaşı bilerek ve isteyerek uzatılmıyor mu?

Görünürde bir iki devlet savaşıyor, arka planda güç dengeleri yeniden dizayn ediliyor.

Sağ, sol, dindar, ülkücü, batıcı, doğucu, gibi etiketlerle bizler de uzun yıllar binlerce insanımızı çatıştırmadık mı?

Her şey etiketleme ile başlıyor.

Birey olarak bile kim olduğumuzdan çok hangi makama geldiğimiz, hangi mal varlığına sahip olduğumuzla kendimizi tanımlamıyor muyuz?

Ya da çevremize değer verirken içinde insanlık ve insan olmadan değer yüklediğimiz ne kadar olgu var bir düşünelim…

Öyle bir hale geldik ki; hepimiz Mercedes satın almak istiyoruz ve onu satın almak için uğraşıyoruz da. Mercedes gibi bir hayatımız olsun istemiyoruz.

Karnını doyurmaya zor yeten insanlarımızı bu arada görmüyoruz bile…

O zaman karşımıza içi boş unvanlar, insanlıktan yoksun güçler, erdemle desteklenmeyen ilişkiler toplumsal yapımızın temel değeri oluveriyor.

Etiket; hepimizin insan olma, insanlığı temsil etme derecemizi  belirleyecek iken, içi boş hayatlarımızın süslü sembolleri oluveriyor.

Belki değer üretecek yaşamı daha çok tercih etsek etikete hiç ihtiyacımız olmayacak. Belki de halimiz, davranışımız bizim kim olduğumuzu daha iyi ifade edecek.