Farkında mısınız? Geçen Ramazan’da aramızda olan bazı tanıdıklarımız, ecel makasıyla ömür ipleri kesildiği için artık berzah âleminde bizleri beklemektedir. Bir yanda yeni doğan bebekler ailelerine sevinç yaşatırken, diğer yanda binlerce insan bu fani dünyadan ebedi âleme göç etmektedir. Her insan, kendisine tahsis edilen ömür süresini yaşamaktadır.

Dinimize göre insan, kendisine bahşedilen ömürden sorumludur. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyrulmuştur:
"O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır." (Mülk, 2)

O hâlde, en büyük görevimiz kulluk sınavını kazanarak Rabbimizin “Kulum” diye hitap ettiklerinden olmaktır. Bunun için zamanın değerini bilmek şarttır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizleri şu hadisiyle uyarmaktadır:
"İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların kıymetini bilmez: Sağlık ve boş vakit." (Buhârî, Rikak 1)

Azalan ve asla artmayan ömür sermayemizi en iyi şekilde değerlendirmeli, rahmet kapılarının açılması için çaba göstermeliyiz. Şair Ömer Demirbağ’ın şu dizelerindeki ilahi hitaba mazhar olabilmeliyiz:
"Gel ey kulum ey pür-kusur, ey cümleden noksan buyur."

Cenab-ı Hak, bizden bu dünyada geçici olduğumuzu unutmamamızı istemektedir. Asr Suresi’nde zamana yemin edilerek insanın hüsran içinde olduğu vurgulanır. Yunus Emre de bu gerçeği şöyle dile getirir:
"Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi..."

Ramazanımız mübarek olsun. Rabbimiz bu kutlu ayı tüm İslam âlemi için huzura, hayra ve berekete vesile eylesin.

Selam ve dua ile...