Sosyal medyada bir resim ve altında yazısıyla beni çok duygulandırdı.
Ne mi yazıyordu resmin altında; “Sohbet konumuz Çumra’nın geleceği hakkında”
Ben de yazının altına not düştüm. “Maşallah Çumra’mızın geleceğini inşaa edenlere vefanıza şahidiz, samimiyetiniz muhabbetiniz daim olsun!”
Daha sonra da burada tecahülüarif sanatı mı yaptık. Dedim edebiyatta yani bir anlam inceliği yaratmak için bildiği şeyi bilmez görünme sanatıdır. Bir edebî yöntem olarak bilen kişinin (arif) bir konuda cahilmiş gibi görünmesi, tecahülüarif…
Evet, daha önce de ifade ettiğim üzere Ümitvar olmanın karşısındakilere ümit vermenin temel taşı samimi olmaktır. Başka deyişle de SAMİMİ NİYET taşımaktır.
Ey resmi gölgesiyle yalan olanlar söyler misiniz sahi siz ne kadar samimisiniz?
Samimiyetimizden sizli bizli yazmak durumunda kalıyoruz. Cenabı Allah’a sonsuz şükürler olsun ki, biz her zaman samimi olduk ve hala samimi niyet taşıyoruz.
“Ülke çıksın diye dardan,
Candan geçtiler candan,
Ana baba evlat yardan,
Geçip geçip gittiler.
Hepsi nice yiğittiler…”
Kıbrıs Barış 20 Temmuz 1974 yılında oldu. Türk silahlı Kuvvetleri Kıbrıs Türk’ünü esaretten kurtardı. Adada direnen ve zor durumda olan Rauf Denktaş ve Bozkurt mücahitlerin imdadına yetiştiler. Hiç unutmuyorum onlar gibi mücadele etmeyip İngiltere’ye kaçanlardan biri TV de spikerin sorusuna cevap verirken sözde Kıbrıslı Türk;
--Televizyonda Türk Askerini Lefkoşa Caddelerinde görünce ben hemen Kıbrıs’a geldim. Diyordu.
Böylesi vatandaşa ne denir. Deden gereğini yaptı. Ebeyin hayrını gör. Başka ne derler, geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye! Başka başka derseniz bizden önce yaşamış Akçakocalarımız neler neler söylemiş. Yağmur yağışı geçtikten sonra kepenek örtünmenin faydası olmaz değil mi?
Rahmetli babam Dorlalı Nuri Efendinin oğlu Eşref ile Karadağ’da gezerken bana;
-- Hacı Ahmet oğlum bu dağda el değmedik taş yok demişti. Yani her tarafında öncelerde bir yaşam sürüldüğünü söylemişti..
Bugün birilerinin sırtından Karun gibi zengin olanlar, Karun’un sonun ne olduğunu merak ediyorlar mı acaba?
Cenabı Allah; Ben vefayı insanlara ihsan buyurdum. Diyor. Kime ihsan buyurmuş? İnsan olanlara buyurmuş.
İnsanlık kumaşını güve yemiş olan neresine dokunsan tel tel dökülen ve kendini insan sanıp boy gösterenlere elbisesin içinde görünmeyenlere değil. Bilmem anlatabildim mi? Arıklı Bekçi Hasan Amcanın her zaman dediği üzere; Anlamadıysanız bir daha anlatayım mı?
Bir resim ve yazısı bizi nerelere getirdi. Demişler ya; BARDAK BİN DAMLA İLE DOLAR, BİR DAMLA İLE TAŞAR!
Elbette biz dünyada kiracı, dünya bizde kir ve acı bırakıyor değil mi?
Böylesi hayıflanmadan sonra ne yapalım? En büyük makama havale edelim. Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim!
Bir yerde geleceğe yönelik güzel işler yapılmış sadakaı cariye hükmünde hizmetler üretilmişse onun altında ALINTERİ SONSUZ fedakârlık vardır.
Gönül isterdi ki, böylesi fedakârlık yapanların kadri kıymeti bilinsin.
Biz kadir kıymet bilenleri biliyoruz ki kadir kıymet bilenlerdeniz.
Birlikte eskimek çok güzel eksilmedikçe! Ne güzel demiş atalarımız değil mi?
Prof. Dr. Sadık Kemal Tural’ın ifadesi ile Zamanın elinden tutma ile BİZ DÜNDEN BUGÜNE YARINLARIN ELİNDEN TUTDUK!’
Vefasızlık imansızlıktır, vefalı olanlara selam olsun! Diyerek yazımızı bitiriyoruz.