6 Şubat Kahramanmaraş depremin yol açtığı felaket, değirmen taşı olup insanlık âleminin kalbinin üstüne düştü. Sadece ülkemizdeki vatandaşlarımız değil, hem dost-kardeş ülkeler hem de dünyanın diğer ülkeleri yardıma koştular. Dul-yetimlerin hıçkırıklarına, hastaların iniltilerine, tüten bir bacaya hasret kalanların çığlıklarına derman olabilmek niyetiyle. Amaçları gözyaşlarını silmek, acıları dindirmek, yaralara merhem olmaktı. Siper ettiler gövdelerini yağan kara, iliklerine kadar işleyen soğuklara. Dertleri bir umut, bir ses, bir nefes olabilmek, enkazdakileri kurtarmak, hayatta olanlara sığınak, barınak ve korunak olabilmekti.

 Deprem, insanlık olarak hepimizin ırk, renk, cinsiyet ve din ayrımı yapılmaksızın “yaratılışta eş olduğu” gerçeğini yüzümüze vurdu. Dünya da sanki bir köze ayağını basmış gibi irkildi. Uyandılar. Yardımlar yağdı, ekipler geldi.

Bazen yardım için tek bir kişi geldi ama sanki ekip gibi hizmet etti. İsimsiz bir yardım yaptı ve gitti. Rahibe Teresa’ya sormuşlar : “Dünya nasıl kurtulur ?”

“Karşılıksız iyilik yapmak.” Cevabını veriyor.

Bugün tek kişi olarak gelip görenlerin onlarca kişi ile geldiğini sandığı bir Koreli gencin hikâyesini sizinle paylaşmak istiyorum.

Çekik gözlü gencimiz, Kore’den depremi duyunca atlamış gelmiş.

 Yetmiş sene önce kahraman Türk askerinin verdiği canların ve döktüğü kanların Güney Kore’nin mevcudiyetinin temeli olduğu hakikati aklına düşmüş.

Ne yapabilirim diye düşünmüş?

Maddi durumu oldukça iyi olan gencimiz Kore’den bir şeyler göndermek yerine, sahaya gidip ne ihtiyaç ise oradan temin edeyim şeklinde bir karar alır.

Düşer yollara. Yıkıntılardan, enkazdan çıkanlara barınak olan çadır kentlerden birine ulaşır. Depremzedelerin gözlerindeki yaşları ve derin hüznü görür, sarsılır.
Bir sorumlu arar. Sorumlu okul müdürü kardeşimizi bulur. Okul müdürü İngilizce cevap vermekte zorlanınca yardımına Google çeviri koşar.

Görevli kardeşimize, çadırlarda ne ihtiyaç ise bir kamyona yükleyip getireceğini ifade eder. Çeviri programının yardımıyla ihtiyaçlar belirlenir. Elektrikli ısıtıcıdan, battaniyeye, temizlik maddelerinden gıda maddelerine kadar.

Koreli dersine iyi çalışmıştır. İhtiyaç listesini enkazın altında inleyen, Abdülhamit Camiinin yanan ışıkları ile moral bulan Maraş’tan temin edemeyeceğini de bilir.

Hemen atlar, doğru Gaziantep’e.

Ertesi gün ağzına kadar tıka basa dolu bir kamyon çadır kente yanaşır. Görevli okul müdürü kardeşimiz kamyonu karşılar.

Koreli gencimizin getirdiği kamyonda depremzedelerin ne ihtiyacı ise hepsi vardır. Yardımların dağıtımına çekik gözlümüz de katılır.

Günün sonunda çekik gözlü ama yanan özlü Koreli, huzurlu bir şekilde ve görevini yapmanın mutluluğu ile ülkesine geri döner.

Geriye de bizim kaleme almaya çalıştığımız hatırası kalır.

Kaleme aldığımız binlerce gözü yaşlı hikâyeden sadece biri.

Son olarak insana insan olduğunu hatırlatan felaketlerden ibret alabilmek ümidiyle, depremde hayatını kaybedenlere bir kez daha rahmet diliyoruz.

Selam ve dua ..