Rahmetli namı diğer Kör Ahmet (Aslen Çumralı Ahmet Özdemir)’in çokça söylediği Konya türküsü vardı;

“Haydi bizim evde şekerde lokum badem var,

Yavaş yürü arkamızda adem var.”

…….

Şimdi bizim evlerde neler neler var bilir misiniz?

Dünden bugüne gelirken yanıldıklarını geç de olsa anlayanlara ne yapıyor? Ne yapacak yağmur geçtikten sonra kepenek çullanıyorlar. Hâlbuki hem biz hem kendileri iliklerimize kadar sırı sıklam ıslandık. Öyle değil mi?

Evet, en son seçimler olalı beş ay oldu değil mi?

Daha önceki seçimler gibi bu seçim de buda geride kalma durumundadır. Öyle veya böyle bugünü kabullenmek yaşamak durumundayız.

Dün dünde kaldı cancağızım, şimdi yarına dair yeni şeyler söylemek lazım. Derken Mevlana bizler yarınlar için yeni şeyler söylemeyelim mi?

Ancak dün ile bugünü birbiriyle örtüştürmemiz lazım. Dünü inkâr ederek bir yere varamayız.

     Asırları yıllarla yarıştırdım.

     Ayları günlerle alıştırdım.

     Dünü bugünle barıştırdım.

     Yarında kazanalım diye.

Diğer yandan Churchill Dün ile bugün arasında kavga çıkarsa yarın kaybeder. Derken haklı değil mi?

  Dünü inkâr ederek bir yere varamayız. Cihan nuru insanlığını kurtarıcısı Hz. MUHAMMED (SAV) Dünümüzde vardı. İnanıyoruz ki yarınımızda da olacaktır. Zira biz ancak ondan şefaatçi olması noktasında dua ediyoruz.

Dünü bugünle örtüşmeyen yarına talip olamaz.

Selçuklu Osmanlıyı-Osmanlı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulma noktasında taban olmuştur. Bunun inkârı mümkün müdür. O zaman niye tabanın sesini dikkate almıyoruz.

     Öyleyse dün her şey kötüyse bugün her kesim mutlu her yer güllük gülistanlık mıdır?

     Böylesi bir tablo görünüyor mu?

*

Parti temsilcileri olan İlçe başkanlıklarına atamalar yapılıyor. Bizde böylesi atamaları daha önceki yıllarda yaşadık. Tabi bu atamalar ince eleyip sık dokunarak yapılırsa sonucunda muhakkak başarılı olurlar.

Ancak, ahbap çavuş ilişkisi ile atamalar her şeye rağmen olursa verim almaktan öte birçok kırılganlıklar ortaya çıkarır. Başka deyişle bu ateş hem sizi hem de bizi yakar.

Dün ile bugünü kavga ettirerek, tabanın sesine kulak vermeyerek hatta dündeki aklı selim duayen (aksaçlı, kıdemli, tecrübeli) konumundaki yıllardır bu davanın yükünü çekenleri yok sayarak bir yere varamayız.

Cenabı Allah sevdiği yöneticilerinin yanına açık sözlü nasip eder, sevmediklerine de dalkavuklar musallat eder.

SİYASET+RİYASET+FERASET=BAŞARI formülüne uyuyor muyuz?

Sahi biz bu işin hangi evresindeyiz? Bilen varsa parmak kaldırsın!

Parmak kaldırmak deyince lisede fizik hocamız Nazım Çimen momentumu anlattı ve sonrasında can alıcı sorular sormaya başladı. Bilen parmak kaldırsın. Sınıfta hareket yok. Hocanın morali bozulmasın diye ben parmak kaldırdım. Koca sınıftan bir kişi başka yok mu? Dedi tam o esnada teneffüs zili çaldı…

Bir parmakla dersi bitirdik. Sonrasında mı? Bilemiyorum yazımı bir fıkra bitiriyorum;

Ölüm döşeğinde yatan hastanın başucuna üç doktor gelmişti

  Birincisi:

-“Kalp mükemmel işliyor...” dedi

 İkincisi:

-“Karaciğerle böbrekler saat gibi çalışıyor...” dedi

 Üçüncüsü:

-“Sinirleri beyni sapasağlam…” dedi

  Hasta içini çekti, zorlukla gözlerini açıp mırıldandı.

-“Aman ne iyi, ne iyi! Desenize sapasağlam ölüyorum!..” der.