Çarşamba günü rahmetli Sami Ağabeyimin kayını, Mehmet Camızcı Eniştemin kardeşi ve dünürümüz rahmetli Saraycıklı Hacı Ramazan Camızcı’nın en küçük oğlu güzel insan Hüseyin Camızcı hakka yürüdü. Allah rahmet eylesin. Allah rahmet eylesin ahiret yurdu cennet olsun.

Başta hatunu, oğulları, kardeşleri, eniştem, yeğenlerim ve bütün Camızcı ailesine başsağlığı sabır diliyorum.

Yenigün Gazetesi Yazı ileri Müdürü Akif Bey WhatsApp’tan aradı başsağlığı dileyerek Mustafa Arslan selamını iletti.

Cenazede günlerdir görmediğim dostlarla görüşme imkânım oldu. Rahatsızlığımdan dolayı eskisi gibi dışarı çıkamıyorum. Elimde olmayan nedenler bizi dostlarla beraber olmamızı engelleniyor.

Ha bu arada Ahmet Gündüz Başkan görüşemediğimizden yakındı. Bizim mazeretimiz var. Eyvallah gelmeyene veya gelemeyene gitmek başka güzelliktir değil mi?

***

Böylesi girizgâhtan sonra yazımıza devam edelim mi?

Hüseyin Camızcı’nın cenazesinde Cumhuriyet Lisesinden okul arkadaşım PTT’den emekli İnlili Mustafa Akgöz ile görüştüm. Gazete ve sosyal medyadan seni takip ediyorum Ahmet Başkan. Dedi memnun olduğumu söyledim.

Yine geçen gün bir öğretmen dostum;

-Ahmet Kardeş her gün seninle beraber oluyorum. Ben de;

-Eyvallah teşekkür ederim, çok sevindim. Yanımdaki arkadaş;

-Nasıl olur, dün akşama kadar Konya’da idik ne zaman beraber oluyorsunuz?

-Ağam, Hocam benim gazetede yazdığım yazıları her gün okuduğunu söylemek istedi.

-İnan ben öyle düşünmemiştim.

-Olabilir Can! İnsan isterse sevdikleri ile bir şekilde bir araya gelebilir. Maddi ve manevi olarak bunu yaşarlar.

HERKES SEVDİĞİ İLE BERABER OLACAKTIR. SEN DE, AHİRETTE SEVDİĞİNLE BERABER OLACAKSIN. BUYURDU. (BUHARİ)

Kötü arkadaş, bir tane olsa da çoktur. İyi arkadaş bin tane olsa da azdır.

İyilerle dost olmalı ve sayısını çoğaltmaya çalışmalıdır!

Elbette insanlar gelir geçer ancak maddi ve manevi eserleri geriye kalır.

Ben yıllarca zamanın Malta’sında kaldım. Oltadaki zokayı yutmadım. İnancımı ve davamı unutmadım.

Unutmadığımı bu köşeden her zaman haykırdım.

Bir nevi sanki Malta’da mıyım? (Malta; İstanbul’un işgali sonrasında işgal kuvvetlerince 1919- 1920 yıllarında tutuklanarak bir İngiliz sömürgesi olan Malta Adasına sürgün edilen 145 Türk devlet adımı, asker, idareci, bürokrat Malta Sürgünleri diye anılmıştı.)

Sanki dün gibi Malta benim mektebim oldu. Hem de sabır mektebimdir.

O gün nasip idi. Bugün ise münasip oldu!

İtirazımız asla olamaz.

Takdirata muhakkak inanırız.

Ve ne güzeldir,

Allah için sevene,

Allah rızası için sevilene,

Yalnız ve yalnız Allah rızasına nail olmak için yaşayanlara,

Bundan sonrası lafı güzaftır. Öyle değil mi?

***

Neyzen Tevfik’ten hatırayla yazımızı bitirelim;

Savaş vurguncularından birinin dedikodusu yapılmaktadır.

-Tonla parası var... Herifin bir eli yağda, bir eli balda... Nereye gitse, hemen yol açıyorlar. Neyzen sorar:

-Gerçekten kenara çekiliyor mu herkes?

-Çekiliyorlar

-Demek cebindeki pisliğe bulaşmak istemiyorlar...