Sadece yönetim biçimi olarak algıladığımız cumhuriyeti farklı bir bakış açısı ile değerlendirmek istiyorum.

Cumhuriyeti daha çok içselleştirmek, yaşamımızın da olmazsa olmazı olarak cumhuru ve hürriyeti nasıl algılayabileceğimizi de sorgulamak, incelemek istiyorum.
Tabi ki benimle beraber sizleri de cumhuriyetin bu anlam yolcuğunda yoldaşım olarak kabul ediyorum.

Öncelikle sistem olarak Cumhuriyetin görünen ve bilinen anlamı;

‘’Cumhuriyet, siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet yönetim şeklidir ve bununla birlikte monarşinin zıttıdır. Bir cumhuriyette temsil, genel vatandaşlar tarafından serbestçe seçilebilir veya seçimle belirlenebilir’’ diye biliriz.
Cumhuriyet olarak anılan ama diktatörlükle çeşitli sistemler var.

1979 İran İslam Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, şimdi yok ama Kaddafi zamanının Libya Halk Sosyalist Cumhuriyeti gibi neredeyse dünyanın çoğunluğunun Cumhuriyetle yönetildiğini zannedebiliriz…

Oysa günümüzde demokratik yolarla seçimler olan ülkelerde de cumhuriyetin gerçek manada uygulandığını sanmıyorum.

Arkadaşım Kenan Işık’ın Demokrasi Oligarşi’nin Kukla Gösterisi Kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Eğer cumhuriyet gerçek manada uygulansaydı, bugün özellikle uygar ülkeler dâhil cumhuriyetle yönetilen ülkelerde refah seviyesinin bu kadar dengesiz olmaması gerekirdi.
BBC’nin Haberine göre dünyada en zengin 2153 kişinin serveti 4,6 milyar insanın servetinden fazla.

Bu rakamlar da gösteriyor ki Cumhur’un refahı bir hiç… Refahın gerçek sahibi çok az bir azınlık…

Ülkemizde de en zengin  % 10 gelirin %54’nü alıyor.

Yani cumhuriyet sistemi halkın refahını düzeltilecek şekilde kullanılmıyor.

Cumhur’un hürriyeti olarak bu sistemi anlamaya çalışırsak günümüzde her şeyin refah seviyesi olarak tanımlandığı günümüzde refahın dağılımı da hürriyetimizin üzerinde etkili olmaz mı?

Cumhur; bir ülkede hatta dünyada yaşayan insanların çoğunluğu olarak düşünelim.

O zaman insanlığın hürriyeti olarak cumhuriyet en doğru yönetim değil mi?

İfade ederken öyle ama gerçek?  Gerçek çok farklı…

Sözüm ona modern dünya, emperyalist güç, kaynakları kontrol etme amacı insanlığı ayaklar altına almıyor mu?

İnsanlar göçe zorlanıyor, milyonlar evsiz bırakılıyor, öldürülüyor.

Madenler, enerjiler, varlıklar, silah tüccarları, medya, sosyal medya, gibi birçok varlığı elinde bulunduran güçler cumhuriyetle yönetilen devletleri istedikleri gibi kullanmıyor mu?

Kullanıyor, peki bunları kim seçiyor halk seçiyor?

Peki, halkın istediği gibi mi yönetiliyor?

Hayır..

Cumhuriyet ile yönetilen ülkelerde seçilenler ve seçenler bir şekilde figüranlaştırılıyor.

Amerika eski başkanı Jimmy Carter bir röportajında; ABD’de başkan olmak için 200- 300 milyon dolar lazım bunu kimse veremez derken adayın nasıl çıktığını da tarif etmiyor mu? ( K.Işık Demokrasi Oligarşi’nin Kukla Gösterisi)

Son ABD seçiminde 13 milyar dolar harcandığı dile getiriliyor..  Bu da seçmenin tercihlerinin nasıl yönlendirildiğini göstermez mi?

Diğer ülkelerde aşiretler, mezhepler, ideolojiler, inançlarla kitle halinde seçmenler istedikleri gibi yönlendirilmedi mi?

Amaç azınlığa çoğunluğu yönettirmek değil mi?

Peki, cumhurun hürriyeti nerede kaldı?

Atatürk Cumhuriyeti kurarken muasır medeniyet hedefini göstermişti; peki bu yolda yürüyebildik mi?

Bizzat cumhuriyeti savunanlar gerçekten cumhuriyeti içselleştirmiş miydi?

Bence hayır.

Gerçekten Cumhur’un hürriyeti nasıl sağlanır?

Elbette ki cumhurun yönetime iradesi ile katılması ile peki katılabiliyor mu?

Halk sadece oy verirken irade gösterebiliyor sadece oy verme anında ya sonra?

Peki, adayları kim belirliyor?  Millet adına kendini en akıllı gören yöneticiler…

Yıllarca genel başkanlık yapan parti ağaları, sendika ağaları, oda ağaları hepsi halkı için orada değil mi?

Hayır…

Böyle olunca ne oluyor?

Millet adına göreve gelenler başka güçlerin amaçlarına hizmet ediyorlar…

Sponsorluk diye, bağış diye bir sistemle örtülü ya da direkt bazı güçlerin katkıları ile insanların tercihleri belirli hedeflere yönlendiriliyor.

Sahi cumhur dedik de?

Ben ne yapıyorum?

Biz ne yapıyoruz cumhur için?

Yani bizden başkasının hürriyetini önemsiyor muyuz?

Yaşamına saygılı mıyız?

Birlikte düşünme istişare etme kültürümüz ne kadar yaşamımızda etkili?

Tarihimizde istişare Toy’ları vardı.. Binlerce yıldır.

İnancımız gereği istişare her şeyin başı, Şura süresinde ve Kuran’ın birçok yerinde istişare, başkalarının hayatına saygı birlikte yaşama var. Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir kültürümüz var.

Biz ne kadar yaşadığımız diğer insanları düşünebiliyoruz? Yani cumhuru düşünerek yaşıyoruz.

Biz düşünemiyorsak başkası bizi düşünüyor mudur?

Kimse kimseyi düşünmüyorsa Cumhurun Hürriyetinden bahsedebilir miyiz?

Yoksa bizde özümüzü bırakıp vahşi kapitalizmin bir piyonu mu olduk?

Bir imece kültürümüz bile Cumhurun hürriyetini zenginleştirmez mi?_

Cumhur ve hürriyeti olarak bakarsak cumhuriyet yönetimini en iyi uygulayan ülke biz olmamız gerekmez mi?

Yoksa emperyalist güçlerin ağzımıza çaldığı bal ile işimizi yürütüyor muyuz?
Bal tutan parmağını yalar, gemisini yürüten kaptandır diyerek Cumhuriyeti nasıl yaşayabiliriz?