Timur, Akşehir'e bir erkek fil getirmiş. Başıboş gezen fil, bağlara bahçelere büyük zarar veriyormuş. Filden bıkan Akşehirliler, nihayet Hoca'ya gitmişler:
- Hoca, bu Timur senin sözünü dinler. Şu filin bir çaresine baksan, demişler.
Hoca kabul etmiş. Yarın hep birlikte gidip derdimizi anlatalım, demiş. Ertesi gün Hoca önde ahâli arkada Timur'un yanına gitmek üzere yola çıkmışlar. Ama her yol ayrımında birkaç kişi gruptan ayrılıyormuş. Hoca Timur'un karşısına geldiğinde bakmış ki arkasında hiç kimse yok. Bunun üzerine Hoca Akşehirlilere bir ders vermek ister. Timur'a:
- Efendim. Biz Akşehirliler olarak getirmiş olduğunuz fili çok sevdik. Ama hayvancağız yalnızlıktan olsa gerek, çok huzursuz. Ahâli bu filin dişisini de getirmenizi istiyor,der.
Timur, bu sözlerden hoşlanır. Akşehirlilerin isteğini yerine getireceğini söyler.
Timur'un yanından ayrılan Hoca, kendisini beklemekte olan halkın yanına varınca halk merakla sorar. Hoca gülerek cevap verir:
- Müjdeler olsun. Belanın dişisi de geliyor.
Efendim, teşbihte hata olmasın!
Dün sabah güne yine her zamanki gibi başladık bismillah diyerek!
Selamlaştık eşimizle dostumuzla, hayırlı ve bereketli günler diledik.
Sabahın erken saatlerinde bastıran sıcak hava, öğlen saatlerinde dışarı çıkılmaz bir hal aldı. Gölge kovalar olduk adeta.
Aradan birkaç saat geçti, bir anda bastıran şiddetli rüzgar göz açtırmaz oldu. Şehir adeta bir saat içerisinde saatteki hızı yaklaşık 100 kilometre olan rüzgara teslim oldu. Sonrasında ardı ardına gelen ihbarlar!
Falanca yerde ağaç devrildi, filanca yerde yol kapandı, kum fırtınası nedeniyle ulaşım sağlanamaz oldu, aracımın üstüne ağaç düştü, yolda mahsur kaldım, işyerimin çatısı uçtu, evimin penceresi yerinden koptu!
Saymakla bitmez! Adeta ihbarlara yetişemez olduk!
Ders almamız gereken bir olaydı! Bazen elimizde bulunan nimetlere, aldığımız nefese şükretmemiz gerektiğini unutuyoruz.
En büyük keder, en büyük sıkıntı, en büyük bela bizim üzerimizde zannediyoruz. Ocağımız sönmüşçesine, içimiz yanmışçasına, umarsız hastalıklara gark olmuşçasınaserzenişlerde bulunuyoruz.
Birimiz de çıkıp, beterin beteri vardır, şükret sana kârdır demiyor!
Hani derler ya 'Vermediyse mabud, neylesin Mahmut!' işte o hesap!
Allah yedireceği kadarını versin, bir de öncelikle gözümüzü doyursun. Dün sadece bir saat içerisinde şehri darmadağın eden, ağaçları kökünden söken, çatıları uçuran bu şiddetli rüzgarı veren Rabbim, Beni unutmayın diye uyardı sanki.
Allah beterin beterinden, her türlü kazadan, beladan, felaket ve musibetten korusun.Rabbim bizi kendisini unutanlardan eylemesin.
Amin!
Mesnevi'den:
Sen, sıkı sıkıya ben'e yapışmış (yokluğa ve birliğe ulaşmamışsın.) Bütün bozuk düzen işler, bütün bu perişanlıklar, ikilikten meydana geliyor. Kendine gel! Hiç görmediğin o yola yalnız gitme, sakın yol göstericiden baş çevirme!