Osmanlının son dönemlerinde açılan bugünkü imam hatiplerin ilk örneğini oluşturan “Medresetü’l-Vâizîn” (1912),” Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ”(1913) üzerinden bir asır geçti.

Merhum Ahmet Tevfik İleri ve yine merhum Mahmut Celalettin Ökten Hoca’nın örnek çaba ve gayretleri ülkemizin 7 ilinde 17 Ekim 1951 de hizmete giren İmam Hatip Okulları da bugün yetmiş yaşını aştı.

Ülkemizde her yıl ekim ayının üçüncü haftası İmam hatipliler haftası olarak kutlanmakta. Değişik ortamlarda, kurum ve kuruluşlar tarafından programlar, sempozyumlar, paneller yapılarak imam hatip şuuru canlı tutulmaya çalışılmakta.

Konya’da da İmam hatip liselerinde ve ortaokullarında hafta münasebetiyle etkinlikler yapıldı. Bize de Selçuklu İsmail Hakkı Tonguç İmam Hatip Ortaokulu’nda düzenlenen programda “İmam Hatiplerin Tarihçesi” başlıklı bir sunum yapmak nasip oldu. Vesile olanlara şükranlarımızı iletiyoruz.

Günümüzde imam hatip de okuyabilmek için bir başka il ve ilçeye hicret etmeye ihtiyaç yok. Bugün,illerde ve ilçelerdeki yüzlerce imam hatip okullarında eğitim gören binlerce öğrencimiz ağzı Kur’anlı, göğsü imanlı, yüzü nurlu, gönlü huzurlu, çalışkan, diğerkâm, saygılı, cömert, tevekkül ve teslimiyet ehli, özgüven sahibi insanlar olmak/olabilmek için karıncalar gibi çaba gösteriyorlar.

Onlar biliyorlar ki, ”Devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışmak lazım”

Yine bir zamanlar imam hatipler üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanan, lise diploması alma şartı, katsayı zulmü, bazı kamu kurumlara alınma da uygulanan ambargo gibi engeller ise mazide kaldı.

Cumhurbaşkanımızdan, valimize, bakanımıza kadar birçok makamda imam hatip mezunlarının görev aldığını biliyoruz.

Geçmişte göz yaşartıcı fedakârlıklarla açılan kuruluşların bugün geldiği noktaya baktığımız zaman duygulanmamak mümkün değil. Büyüklerimiz bizlere isim, iz, eser bıraktılar. Allah onlardan razı olsun! Ahirete göç etmişlere de rahmet etsin! Yaşayanlara da hayırlı ömürler ihsan etsin!

Ayrıca, İmam Hatip Lisesi mezunları sadece cenazleri yıkamamışlar,süreç içerisinde milletin gönlünü ve kalbini de yıkamışlar.

Yalnız bir konuda geçmişe göre irtifa kaybetmiş gibi görünüyoruz. Gerçi bu durum sadece İmam hatiplerin sorunu değil. Toplumun sorunu. Sorunumuzun adı, dünyevileşme.

Bileşik kaplar ilkesinin gereği bu dünyevileşme herkesi içine almakta.

Anlamaya çalışıyoruz.

Öncü nesillerde gördüğümüz göz yaşartıcı fedakârlık, inanmışlık, adanmışlık, çalışkanlık acaba tarihin sayfalarında mı kaldı?

 Bir öğrenci bulmak için köy köy dolaşan, bir teneke buğday toplayabilmek umuduyla dağlar aşan ve bir gül için binlerce dikene katlanan mübarek şahsiyetleri sadece hayırla mı anıyoruz, yoksa onların hikâyelerinden ibret mi alıyoruz?

Bir de günümüze bakıyoruz.

Bugün bunca imkânlardan arasında temel eksiklerimiz neler?

Sorumluluk ve disiplin bilincimizin olmaması.

 Boş vermişlik, umursamazlık, arzularımızın esiri olmak ve hayatımızı hız ve haz eksenine oturtmak olarak sıralanabilir.

Hâlbuki, hiç sağa sola bakmadan “Kimse yoksa ben varım” ,”Bir Gören” ,”Bir Bilen” var anlayışıyla yetişen nesillere ne kadar çok ihtiyacımız var.

Tabii, bu nesillerin yetişmesi için oğlu Hasan’ı cepheye gönderirken başına kına yakan anne-babalara, karşısındaki her bir öğrenciyi kendisine inen bir ayet olarak gören, zahiri ve batını da İslam olan muallimlere sahip olmamız ya da olmaya çalışmamız gerekir.

İşte, o zaman:

 Üstat Necip Fazıl’ın söylediği gibi biz ağlarsak su yükselecek ve belki de gemi o zaman kurtulacak.

“Ağlayın, su yükselsin!

Belki kurtulur gemi.

Anne, seccaden gelsin;

Bize dua et, emi!”

                 (Necip Fazıl Kısakürek)

Selam ve dua ile…

NOT: İmam Hatipler Haftası münasebetiyle bizi okullarına sunum için davet eden Selçuklu İsmail Hakkı Tonguç İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Sn.Mehmet Ateş’e, Din Kültürü Öğretmenleri Murat Mustafa Duman, Ali Bulduk , Mustafa Damlapınar ve değerli öğrencim Durmuş Ali Yıldız ile Teknoloji Öğretmeni Bahadır Yalçınkaya’ya şahsım ve öğrencilerim Kledyen Şabani ve Mahmud Husseyin adına teşekkür ederim.