Türkiye gündeminde Aralık ayına girerken hafta içinde CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu büyük iddiayla duyurduğu “İkinci yüzyıla Çağrı diye tanıttığı vizyon toplantısı” “Yüzyılını Fiyaskosu şekline dönüştü.” Uzaktan kumandalı Jeremy Rifkin Washington’dan Prof. Dr. Ufuk Akçiğit Chicago’dan canlı bağlantı ile katılım sağlarken, diğer danışmanları da Prof. Hakan Kara ve Refet Gürkaynak’da Ankara’dan canlı sunum yapmışlar. Uzaktan bağlantı ile saatlerce süren sunumlar salonda katılımcıları başta Kılıçdaroğlu’nun hanımı olmak üzere uyumalarına veya uyuklamalarına neden oluyordu. 

Almanya eski başbakanı Angale Merkel’in danışmanı olan Jeremy Rifkin Almanya’nın enerji krizine neden olmuştu.

Hülasa dağ fare doğurdu. CHP’nin vizyon toplantısında geleceğe dair somut bir proje açıklanmadı. Yüzyılın Fiyaskosu oldu.

*

Çumra’mızda ise Atalarımıza Vefa hareketi olan Çumra Yörük Köyleri Dayanışma Derneği kuruluşunun 25. Yılını çok muhteşem etkinlikle kutladı. Daha nice yıllara diyerek 1997 yılından bu yana emeği geçenleri canı gönülden kutluyorum. Bugün aramızda olmayanları da Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum.

*

Hayvancılık ve çiftçilik yaparken birçok yardımını gördüğüm Rahmetli Ahmet Eser Ağabeyin oğlu Mehmet Eser bir ay önce İzzetbey Mahallesinden Ziraat Odası Delege adayım dediğinde Mehmet Eser’e söz vermiştim.

Pazar günü sabah dokuzda Ziraat Odası Delege seçiminden dolayı Atatürk İlkokulunda İzzetbey Mahallesi delege adayı Mehmet Eser’e oyumu kullandım.  Aday tek rahat oldu. Bil vesile Çumra Ziraat Odası Delegeliğine seçilenleri kutluyorum. Çumra’mıza hayırlar getirmesini diliyorum.

*

Bunun yanında de Allah razı olsun Himmet Tömtöm Kardeşimin 30 yıla yakındır yapmış olduğu alışa geldiğimiz hafta sonu programlarıyla Türkiye genelinde İl, ilçe, kasaba ve köylerimiz gezi ve ziyaret imkânı buluyoruz.

Bu hafta da böylesi programla Himmet Tömtöm, Ahmet Yıldız, Ahmet Gündüz, Ahmet Çelik ve İbrahim Çiçek olarak, Eğiste Hadimi Viyadüğünü gördükten sonra Bozkır Asarlık Kasabasında bulunan Selçuklu Dönemine Tarihi Asarlık Camiini ziyaret ettik.

Hemen Tarihi Asarlık camii avlusunda bulunan Seydişehir Çavuş Kasabasında mezarı olan Memiş Efendi’nin haliferinden Allah dostu Hakkı Mustafa Efendi’nin ve Kayınbabam Asarlıklı Tahir Hocanın babası Asarlıklı Alim Mehmet Efendi Hocanın mezarlarını da ziyaret etme imkanı oldu.  Cenabı Allah ziyaretlerimiz makbul eylesin!

Dönüşte Çiçek Köyünde yol kenarında Mevlüt Ayyıldız adına yapılmış olan pınardan su içtik. Su kaplarımızı doldurduk. Dibindeki mescitte ikindi namazımızı eda ettik.

Pınardan Asar Dağına bakarken rahmetli annem ve babamı anlattıkları anılarını çağrıştırdı. Bil vesile yad ederek fatiha gönderdim.

Sonrasında Meydan Mahallesinde Ahmet Bülbül Hocanın oğlunun düğününde yemeğini yedik ve gelin alınımına katılarak hayırlı olsun dedik.

Yolculuk ederken arabanın içinde sohbet esnasında arkadaşlardan fazla çivileme yaptığı uyarısını aldım.

--- Ahmet Başkan bir yaprağın yüzünü çivileme ile doldurdun. Dediler.

“Doğrudur baklayı evde unutmuşuz. Ben genelde not tutmak için cebimde iki kalem taşırım. Biri kırmızı biri mavi olurdu. Bugün mavi kalem evde kalmış hep kırmızı kalemle kelimelerin altını çiziyorum. Çok haklısınız” Dedim.

Ancak, bazı cümlelerin altını çizmek gerekiyor. Ki, mavi kalem olmayınca kırmızı kalemle çivilemeli çiziyoruz. Tamam, çivileme yaptıklarımdan değil de sizden özür diliyorum bundan sonra çizme ve çivileme konusuna dikkat edeceğim.

İnanın bazen farkında olmadan çivileme, mıhlama ve perçinleme yapıyoruz. Abes oluyor değil mi? Bizden önce yaşamışların yaptığı üzere ağzımızda baklayı koyalım ve çıkarmayalım.

Ağzından bakla çıkarmak deyiminin hikâyesini anlatarak yazımızı bitirelim mi?

**

Zamanın birinde şeyh ve derviş yaşarmış. Bu şeyh, dervişi çok sayar ve severmiş. Lakin dervişin ağzından küfür eksik olmazmış. Şeyh artık bir gün dayanamamış ve dervişe üç bakla tanesi verip, bu baklaları sadece uyurken ağzından çıkartmasını ve onun haricinde sürekli ağzında tutmasını tembihlemiş.

Bir zaman sonra bu baklalar işe yarar ve derviş artık küfür etmemeye başlar. Bir gün derviş ile bir davete giden şeyh tam yola çıkacakları sırada bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamış. Acele acele yağmurdan kaçıp gidecekleri yere yetişmeye çalışırlarken genç bir kadın cama çıkıp şeyh ve dervişe seslenmiş. Kadın uzun bir süre şeyh ve dervişe bakar. Bir süre sonra şeyh dayanamaz ve hiçbir şey söylemeyip sadece bakan bu kadına neden bekletildiklerini sorar. Genç kadın bunun üzerine ''eğer yağmurlu bir günde kavuklu birine bakılırsa kuluçkadaki tavukların daha büyük olacağını'' söyler. Bu cevaba sinirlenen şeyh dervişe döner ve günümüze kadar ulaşan o deyimi seslenir:

--- Çıkar ağzındaki baklayı! Demiş…”

Biz ne olursa olsun, bundan sonra baklayı ağzımızdan çıkarmayalım…