Benim yazılarımı takip eden okuyucularımın bildiği üzere zaman zaman Ali Amcadan sohbet notlarını sizlerle paylaşıyorum:

Bugünler zor günler bir yanda salgın (pandemi) bir yanda ekonomik zorluklar, döviz aldı başını gidiyor. Durdurana aşk olsun. Fırsat bu fırsat deyip iğneden her şeye zam yapılıyor olmasıyla başka zorluklar içinde kala kaldık. Öyle değil mi?

Bu yazımızda da önce sohbetlerimizden de alıntı yaparak köşeme yine Ali Amcayı buyur ettim.

Ali Amca’ma Güler Turan’a ait olan dörtlüğünü okudum;

*

Kimse bilmez ne hikmetse kimsenin hiç halinden.

Kendi Yanar insanoğlu sine-i melalinden.

Korkar söz etmeye garip, ürker kul vebalinden.

Şaşkın şaşırmış ne yapsın, adam yok helalinden.

*

Söz döndü dolaştı ziyaretlerin arasını uzatırsan külahları değiştiririz. Dedi ve külah değişmekle ilgili bir hikâye anlatayım. Unutturma ha! Dedikten sonra tadına doyum olmayan sohbete devam ettik.

*

İnsanlar birbiriyle niçin kavga eder. Paylaşamadıkları nedir? İki kişiden biri fedakârlık etse olmaz mı? Öyle ya nedir sen ben çekişmesi?

Bütünüyle bu soruların cevabında bencillik vardır. Kendisinden başkasını düşünmemezlik vardır. Hep ben hep eskilerin tabiriyle enaniyet vardır.

Hani şeytan Hallacı Mansur’un son nefesinde yanına varır ve sorar;

Naklederler ki: Onu darağacında astıkları vakit iblis yanına geldi ve;

---"Bir Ene (ben) sen dedin, bir Ene de ben. (Sen Ene'l-Hak dedin, ben: "Ene hayrun minhü= Ben ondan hayırlıyım." dedim) Nasıl oluyor da bu yüzden senin üzerine rahmet, benim üzerime lânet yağdırıyor?" diye sordu. Hallâcı Mansûr şu cevâbı verdi:

---"Sebep şudur. Sen "Ene" dedin, kendini ortaya koydun, ben Ene dedim, kendimi ortadan kovdum. Benliği ortaya getirmenin iyi olmadığını, benliği ortadan kaldırmanın ise gayet iyi olduğunu bilesin, diye bana rahmet, sana lânet etti."

Külahları değişmek konusunu unutmadan hikâye edelim. Der Ali Amca;

Mevsimlerden yaz, hava sıcak. Fakir adamın bir beş parasız kalmış. Açlıktan içi dışına çıkan adam, kendini caminin avlusuna zor atmış. Şadırvandan su içerken öğle ezanı okunuyormuş.

Abdest almaya başlayan adam;

--- Namazdan sonra bir iki kişi yardım eder. Diye düşünmüş. Abdest alırken de külahını başından çıkarıp yanına koymuş. Abdesti bitirdikten sonra yanlışlıkla Bakkal Bodosun külahını başına geçirip, camiye girmiş.

Başındaki külahla adamı gâvur zanneden cami cemaati, namaz boyunca yan gözle adamı takip etmiş.

Namaz ve duadan sonra caminin kapısının önünde oturup dinlenen adamı görenler;

--- Vay bu gâvur Müslüman olmuş, üstelik bizden iyi namaz kıldı. Diye Ceplerindeki bütün paraları adamın avucuna doldurmuşlar. Paraları koymak külahını çıkaran adam, bir de ne görsün. Külah kendi külahı değil, bir gâvur külahı.

O zaman, adam cemaatin niye cömert davrandığını anlamış ve Allah’a seslenmiş;

--- “Allah’ım, Bu Fakir Kulunu Nimetlendirmek İçin Ne Fırsatlar Yaratırsın. Külahları Değiştirmeden Bu Parayı Alamaz Mıydım? Hikmetinden Sual Olunmaz.”

*

Ali Amca Muhsinelinin Horozlu Handa kalmasını anlattı. Ben daha önce eski MC Hükümetinde MHP Konya Milletvekili ve Ticaret Bakanı Agah Oktay Güner’in 8 Ağustos 2011 tarihli “Domates ve diş sağlığı” başlıklı yazısında Loraslı bir köylü diye yazmıştı. Ali Amcanın bana anlattığı ise Muhsineli bir köylüdür. Muhsine eski MHP Konya Milletvekilimiz Musa Erarıcı’nın köyüdür.

Muhsineli bir köylü şahitlik için kadıdan davet alır. Bu emre uyarak yola çıkar. Geceyi Konya yakınındaki Horozlu Handa geçirir. Yatmadan hancıya sabah ezanı ile kendisini kaldırmasını, Konya’da erken saatte kadının huzurunda olması gerektiğini söyler.

Hancı tembih gereği gün doğmadan Muhsineliyi uyandırır. Muhsineli alelacele giyinir ve yola çıkar. Gün ışıldarken Konya’dan gelen yolcularla karşılaşır. Selamdan sonra köylüler;

--- Len Mehmet ihtida mı ettin? (Yani dinden mi çıktın?) Diye sorarlar. Mehmet ne ihtidası len? Nereden çıkardınız? Karşılığını verince arkadaşları el aynasını tutarlar. Mehmet bir de ne görsün? Başında papaz serpuşu, sırtında papaz entarisi vardır. Kendi kendine şöyle söylenir;

--- Şu hancının ettiğine bak akılsız gidi. Benim yerime yanlışlıkla papazı uyandırmış.

Hayır dolu günler diliyorum.