Türk Dil Kurumuna göre ajitasyon;

  • Körükleme
  • Duygu sömürüsü yapma,
  • İnsanın zihninde ve duygu dünyasında sarsıntı yaratma,
  • Çırpıntı,
  • Kişinin ruhsal gerginliğini dışa vurması sonucu oluşan etrafına karşı saldırganlık durumu

olarak tanımlanmış.

Ruh bilimi ajitasyonu: Genel olarak kişisel ruh bozukluğu nedenlerine, aynı zamanda çevrenin tutum ve davranışına da bağlı olarak davranışsal ve ruhsal heyecanlılık şeklinde beliren az ya da çok tutarsız aşırı davranış, olarak tanımlamış.

Yani davranış bozukluğu ve tutarsızlık hali.

Ancak ajitasyon, değişik güç merkezleri tarafından gerçek amaçlarını gizlemek ya da amaca giden yolu kısaltmak için Truva atı olarak kullanılan önemli bir araç olmuş.

Asıl hedefe ulaşmak için kitleleri harekete geçirecek toplumsal simgeleri sistematik bir şekilde kullanma hali.

Propagandanın etkili silahı.

Bugün dünyayı yöneten güçlerin barış, adalet, bahar, demokrasi, refah getireceğiz diyerek asıl hedefleri olan güç merkezlerini konumlandırabileceği düzenler kurmak için projeler yapıyorlar. Bunun için kurguladıkları krizler ve çatışmalar, sistemli ajitasyonların vasıtası ile yapılıyor.

Toplumların sosyal ve psikolojik yapısını iyi analize dayanan bu politik ve stratejik   projeler   yeri ve zamanı gelince   toplumun kılcal damarlarını oynayarak çatışma merkezlerini harekete geçiriyorlar.

Sevgi, nefret, kin gibi duyguları kullanarak, insanı ve toplumların dikkatini mantıktan uzaklaştıran toplum ve insanı kolay gaza getiren duygusal araçları kullanarak istedikleri ayrıştırma ve yeni oluşumları organize ediyorlar.

Küresel düzeyde kullanılan bu ayrıştırma, körükleme, duygu sömürüsü aynı zamanda politikacıların da günlük yaşamda sıkça kullandıkları bir yöntem.

Tahtını korumak isteyen politikacılarla, tahta oturmak isteyen politikacıların   en sık kullandıkları araç ajitasyon. Tek amaç tahta kurulmak ya da tahtı kaybetmemek.

Bunun için politikacıların ve iktidar sahiplerinin değişmesine rağmen halkın gerçek refahı bir türlü gerçekleşmiyor.

Toplumsal ayrışma, kin ve nefretlerin körüklenmesi, insanların zihninde bulanıklık yaratma, toplumsal sarsıntılar yaratma,  insanların içindeki ruhsal gerginliklerin kendi amaçları için kullanılması ajitasyon  manivelasının etkili aracı.

İktidar da muhalefet de aynı aracı   kurnazca kullanıyor.

Ajitasyon aklı bertaraf ediyor, etmeseydi akıl ortak paydaları inşa ederdi. Aynı hükümetin içinde değişen bakanlarla beraber politikaların değişmesini sebebi de bu kurnaz yaklaşım değil mi?

Ajitasyon güce talip olanların projelerini, yapacaklarını açık seçik ifade etme yerine  onlardan doğabilecek başarısızlıkları da kamufle etmek için  toplumsal ve kişisel duyguları sömürme aracıdır da.

Cenazeler, düğünler, felaketler aslında güç merkezlerinin duygusal nüfuz kapıları değil mi?

Akıl ön planda olsaydı doğrular yaşatılır yanlışlar düzeltilirdi. Amaç tahtını korumak olunca orada ajitasyonlar devreye giriyor.

Küresel düzende de barış demokrasi derken insanlar hep kırılıyor. Yoksulluk hayatın merkezini terk etmiyor. Göçler, milyonlarca ölümler, dağılan ve bölünen toplumlar. Değişen sadece kaynakların güç merkezlerinin eline geçmesi.

Ajitasyon artık toplumun her kesiminde kullanılıyor.

Üstelik kurnazlığın en etkili aracı olarak.

Şirketlerde   insanlar yerlerini korumak veya kendilerine yer açmak için aynı yöntemi kullanmıyor mu?

Küçük problemleri büyüterek, sorunu kendine göre tarif ederek, ormanın bütününü değil ağacı orman olarak göstererek kendine yer açma çabası.

İnsan oğlu artık bireysel olarak da var olmanın yolunu ajitasyonda arıyor.

Başkalarının eksikliklerini ortaya koyarak kendini doğru olarak satmaya çalışıyor.

Ya da kendini savunmak için   başkalarını bir yanlışını yüz gibi gösterip kendi doksan dokuz yanlışını bir yanlış gibi gösterme çabası.

Çocukken köyümüze çingeneler gelmişti. Bazı suistimaller, hırsızlık gibi suçlarla köylülerle kavga etmişlerdi.

Olaya jandarma müdahale edip onları karakolun yanına getirdiğinde insanlar kendilerini jiletle kesiyor bıçaklıyor, her taraflarını yırtıyor toprağa belenerek kan revan içinde jandarmaya kendilerini mağdur gösterip   köylü suçlamaya çalışıyorlardı.

Şimdi bu davranışları küresel güçler, uygar devletler, modern şirketler var olmak için güzel ambalajlara bürünerek yapıyorlar.

Ajitasyon, polemik, düşünsel ayrışma, çatışma, mikro sorunları devleştirme, şüphe uyandırma, suçlama, karşıyı savunmada bırakma gibi davranışları, bozucu, çatışmayı körükleyici ortamı gerici girişimler ile kendisini kurtarıcı ve düzeltici gibi sunma gayreti.

Artık bu davranışı toplumun geneli öyle içselleştirdik ki insanlar kendini doğru göstermek için her yolu denemeyi kendine hak görüyor.

Anne bile yeri geliyor kendi gücünü tesis etmek için hakkımı helal etmem deyiveriyor.

En son söyleyeceği sözü en başta söyleyerek insanları savunmasız bırakma gayreti…

Ajitasyon öyle bir ayağa düştü ki yaşam biçimine dönüştü.,

İnsanlar artık bir işe başladığında işi nasıl olduracağından çok kendini savunmak için nasıl kamufle edebileceğini düşünerek etrafındaki bahane olabilecek her şeyi derleyip toparlayıp bir savunma aracı haline getirme gayreti oluştu.

O zaman ne oldu?  Birey, ruh biliminin tarif ettiği ruh bozukluğu halini güncel yaşam biçimi haline getirdi.
Böylelikle sadece aklı etkisizleştirmedi, adaleti, hakkı, doğruyu, vicdanı, her türlü değer yargılarını çöpe atan bir sömürme aracı haline geldi…

Her türlü güzel meziyet, tevazu zafiyetmiş gibi, sunulup etkisizleştirildi. Güç merkezleri ilahlaştırılırken insanlık değerleri itibarsızlaştırıldı.

Çaresizlik güçlendirilirken, doğru çözümler çözümsüzlüğe mahkûm edildi. Bilerek isteyerek ve stratejik ve taktik iradelerle.

Öyle ki herkes yanlış yapmaya başlayınca el birliği ile ilahlaştırdığımız gücün davranış bozukluğu toplumsal belirleyici gücümüz oldu.

Eğer bir kişi;

İnsanları, kurumları, devleti ajitasyon denen bu davranış bozukluğu ile yönetebiliyor ya da yönetim sürecinde etkili olabiliyorsa; ajitasyonla ikna edilen bir karar mekanizması varsa orada süreç kökten bozulmuş demektir.