Kültür ve ilim adamı Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, yurt içinde ve yurt dışında yaptığı bilimsel çalışmaları anlattı. Sakaoğlu, üniversitede birçok öğrenci yetiştirdiğini de vurguladı.

 

Hocam, sizinle ilgili bir de tiyatro oyunu yazılıp sergilenmişti. Bu eserin muhtevası ve sizde oluşturduğu duyguyu anlatır mısınız?

Üyesi bulunduğum Folklor Araştırmaları Kurumu (Ankara), 1983 yılından başlayarak önceleri iki yılda bir olmak üzere, Eskişehir İl Kültür (bir ara ve Turizm) Müdürlüğü’yle Milletlerarası Türk Halk Edebiyatı Semineri düzenlemeye başlamıştı. Bu toplantılarda çok güzel insanlarla tanıştık. Ancak üzerimizdeki görev dolayısıyla (Toplantının kapanış oturumunda bildirileri değerlendirme) üyelerin hepsiyle yeterince ilgilenememiştik. Bunlardan biri de ünlü tiyatro oyunu yazarımız Sabahattin Engin Beyefendi idi. O, galiba bu toplantılardan ikisine katılmış ve bizi uzaktan izlemişti. Bir defasında da kısaca da olsa ayaküstü konuştuğumuzu hatırlar gibiyim. Birkaç yıl sonra gönderdiği bir mektupta, hakkımda bir tiyatro eseri yazmak istediğini ve kendilerine bazı bilgileri iletmemi istemişlerdi. Derken, Bilimin Sönmeyen Işığı Saim Sakaoğlu ortaya çıkıverdi: Konya 2006. Bu oyunda, çok sevdiğim öğrencilerimden ve Sakaoğlu Kuşağının ilk iki ayağını oluşturan Prof. Dr. Ali Berat Alptekin ve Prof. Dr. Esma Şimşek de öğrencilerim olarak yer alıyordu. Bu eser elbette bazılarını da üzecekti. Öyle de oldu. Hakkında tiyatro eseri yazılan kişilerin sayısı belki de bir elin parmaklarına bile ulaşamaz. Onun için son derece mutlu oldum. Merhum Engin’in mekânı Cennet olsun.

 

Ödüller de başarılı çalışmaların altın meyvesi olsa gerek. Sizin de çok kıymetli ödüller aldığınızı biliyoruz. Ödüllerinizden bahseder misiniz?

Vallahi Mustafa Bey Kardeşim, ödüllerimin sayısı galiba 20’ye dayandı. Kayseri Sanatçılar Derneğince “Yılın Folklorcusu Ödülü” (1982), Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından “İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülü” (1985), Tarsus Belediyesi’nce “Karaca Oğlan Ödülü” (2004), Meram Rotary Derneği’nce “Meslek Hizmet Ödülü” (2005-2006), Motif Halk Oyunları Eğitim ve Öğretim Vakfı’nca “Halk Bilim Hizmet Ödülü” (2006), UNIMA Türkiye Millî Merkezi’nce “Yılın Bilim Adamı Ödülü” (2007), Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi’nce “Saniye Can Türk Halk Kültürüne Hizmet Ödülü” (2007), Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Şükran Beratı” (2006), Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nce “İhtiram Beratı” (15 Mark 2009), Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan “Teşekkür” belgesi, Türk Dil Kurumu’nda düzenlenen özel bir törende takdim edilen “Takdir” belgesi (12 Temmuz 2012), İLESAM “2012 Şeref Ödülü” (31 Mayıs 2013), İstanbul Sanat Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin 2013 Türk Halk Edebiyatı Ödülü (26 Nisan 2014), Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir’de her ülkeden bir kişiye verilen, “Türk Dünyası Bilim Kültür ve Sanat Ödülü” (20 Mart 2014), 1986 yılında İstanbul’da kurulan MOTİF VAKFI, 2015 yılında bir ödül başlatmıştır: ANI ÖDÜLÜ. Bu ödülün ilki, 06 Eylül 2015 tarihinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Vakıf tarafından başlatılan ikinci dönem Yaz Okulu’nun açılış gününde, bendenize verilmişti. Kırgızistan Tınıstanov Adındaki Isık Göl Devlet Üniversitesi tarafından, 22 Aralık 2018’de MANASIN MİRASÇILARI:  TÜRK DÜNYASI KÜLTÜRÜNE HİZMET ÖDÜLÜ şahsıma takdim edildi. Kayseri Kültürüne Hizmet Ödülü 29 Ağustos 2019’da, Valeh Hacılar Uluslararası Bilimsel ve Kültürel Araştırmalar Vakfı Türk Dünyası Hizmet Ödülü ve 2020 Yılı Türk Dünyası Hizmet Ödülü; TÜRKSOY Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı tarafından şaşıma verildi. 2023 Yılında da Türk Dil Kurumu tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıl dönümü anısına düzenlenen “2023 Yılı Türk Diline Hizmet Ödülü bendenize lâyık görüldü. Ayrıca Türkiye Yazarlar Birliği Konya şubesi de 2024 yılı Genel Kurulunda 13 arkadaşımızla birlikte bize de Şeref Kurulu Üyeliği verdi.  Bu güne kadar dört yarışmaya katıldım. Bunların üçünde birinciliğe layık bulunurken sonuncusunda ise birinciliği üç katılımcıyla paylaştım. Bunlar Tercüman 1001 Temel Eser Kitap Tanıtması” 1973; “Tercüman gazetesinin Atatürk ve Türkçe konulu eser yarışması” 1981; Türkiye İş Bankasının 1990 yılı “Sosyal Bilimler/Halk Edebiyatı Büyük Ödülü”1990; Elginkan Vakfının “2008 yılı Türk Kültürünü Araştırma Ödülüdür.

Sizin, unutulmaya yüz tutan kelimelere karşı ilginizi ve Türkçemize olan hassasiyetinizi biliyoruz. Dil evrim geçirir mi ve bu evrimin sonuçları ne olur?

Dil, Prof. Dr. Muharrem Ergin Hocamızın da dediği gibi, canlı bir varlıktır. Öyleyse evrim geçirmesi kaçınılmazdır. Bu evrimin çeşitleri varsa da onları uzun uzun anlatmanın yeri burası değildir. Kaşgarlı Mahmud’un ünlü eserinde yer alan bir atasözümüzü aktarmak isterim: Endik uma evlikni ağırlar… Bu sözümüz günümüzde birkaç kez evrilmiş olarak yaşamaktadır. Biz sizlere o aşamaları vermeden günümüzdeki şeklini sunuverelim: Şaşkın misafir/Misafirin şaşkını ev sahibini ağırlar. İlkinde bütün kelimeler Türkçe iken sonuncularda Türkçe olmayan kelimeler de ağırlıklarını hissettirmektedirler. Evrim, bilim insanlarının yönlendirmesinden daha çok onu kullanan kişilerin kullanma biçimleriyle gerçekleşebilir. Dayatılan kelimelerin bazıları benimsenmediği için özel sözlüklerin sayfalarında koruma altına alınmıştır.

Yitik Türkçe kelimelerden örnekler verir misiniz? Bu durum sizde ne gibi duygular uyandırıyor?

Geçen yıl, Merhaba gazetemizin haftalık Akademik Sayfalar eklerinde beş sayı yayımlanan bir dizi yazımız yer almıştı: Vay Benim Konya Ağzım, Vay. Burada bazı kelime, deyim ve atasözlerimizin üzerinde durmuştuk. Öyle kelimelerimiz var ki günümüzde kullanıcıların sayısı gittikçe azalmaktadır. Bu konuda değerli kardeşimiz Ali Işık Bey’in Büyükşehir Belediyemizin yayınları arasında yer alan kitabına bakılması yeterlidir: Konya Ağzı ve Söz Varlığı (Konya 2019). Ayrıca, Adnan Özkafa kardeşimizin Gonya Kitabı (Konya 2010) da unutulmamalıdır. Şu kelimelerimizi bilenimiz vardır da kaç kişidir? Velesülüm, heyyole, ganpaltası, zımzıkla, mesmosuz, vb. Vallahi ben bunlar ve benzeri kelimeleri konuşanlarla sohbet etmeye bayılıyorum. Bana dünümüzü hatırlatıyor. Ancak Türkiye Türkçesi adını verdiğimiz dilimizden de asla vaz geçemem. Ders anlatırken, konferans verirken, bildiri sunarken elbette bu güzel Türkçemizi kullanmaktan da büyük keyif alıyorum. a seslerini uzatarak söyleyen siyasetçiyi (târikat), spor insanını (hâkem) veya kısaca söyleyen muhataplarımı (adımdaki a sesini sayım veya yazı kelimelerinde olduğu gibi) uyarıyorum.  Bu konuda bakılması gereken bir de kitabım var, Konya Ağzı Üzerine Araştırmalar, Konya 2012.

 

Dış dünya ile aranız nasıldır? Bilim ve gezi amaçlı yolculuklarınızdan söz eder misiniz?

Daha ilkokul öğrencisi iken atlasımızın sayfaları arasında dolaşmaya bayılırdım. Aslında, adı da İlk Atlas olan bu kitabımızın sayfa sayısı pek de çok değildi. Olsun, Kamçatka Yarımadası’ndan And Dağları’na uçmak, Nil’in kıyılarında Akdeniz dökülüp taa dünyanın öbür ucunda, Missisipi ile buluşmak elbette biraz da hayal kurma gücümüze bağlı idi.  Üniversite hayatımın ikinci aşaması, millî eğitim Bakanlığı’na bağlı Yüksek Öğretmen Okulu’nda (Çapa-İstanbul) geçmişti. Bütün öğretmen Okullarının her yıl bir yurt gezisi hakkı vardı. Biz de ara sınıflarda Konya ve Antalya’ya yapılan gezilere katılmıştık. Ancak bir önceki son sınıflar devletin yapacağı ödemeyi zenginleştirerek 15 günlük bir Avrupa yolculuğuna çıkmıştı. Bizim dönem de (1963-1964) aynı istekte bulununca bizlere Avrupa yolları görünüverdi. Bulgaristan, Yugoslavya, Avusturya, Almanya (güneyi) ve İtalya (kuzeyi). Diyeceğim o ki, bir kısmı vaktiyle bizim olan o diyârları gezip görmüştük.

Üniversitede hoca olduğum yılların sekizincisinde artık başka amaçlarla yurt dışına çıkıyordum. Şubat 1974 başından Mayıs 1975 sonuna kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde bulundum. İlk üç ayım, bünyesinde bir Türk Halk Anlatmaları Arşıvi  (THAA) / Archive of Turkish  Oral Narrative (ATON) bulunan Lubbock şehrindeki Texas Tech University’de kaldım. Doktora derslerine dinleyici olarak girdim, arşivde çalıştım ve şehrin kültür hayatını yakalamaya gayret ettim.

Daha sonra, Mayıs başında Batı’ya hareket ettim.  Kalifoniya eyaletinin Los Angeles şehrinde bulunan University of California at Los Angeles’a (UCLA)  geçtim. Orada; folklor, tarih ve Türk dili alanlarının hocalarının derslerini takip ettim. Hepsiyle çok iyi bağlar kurdum. Orada da özellikle folklor alanında doktora derslerini dinledim.

1988 yılında yurt dışına bilimsel toplantılara katılmaya başladım. O yıl, Sovyetler Birliği hâlâ ayakta olduğu için Baku’daki bir Dede Korkut toplantısına Moskova üzerinden gidip aynı yolla döndüm. Toplantı listesini vermek yerine ulaştığım ülke ve şehirleri hatırlatmakla yetineceğim: Oslo (Norveç), Budapeşte (Macaristan), Köstence (Romanya), Varşova (Polonya), Üsküp (Kuzey Makedonya), Piriştine ve Pirizren (Kosova), Belin (Almanya), Bişkek (Kırgızistan), Leftoşa (KKTC), New York (ABD).

Daha sonraki yıllarda da gezi amacıyla iki ayrı seferle Gürcistan (Tiflis ve Batum), Suriye (Halep), Azerbaycan (Nahçivan), KKTC (değişik şehirler) ülkelerinde bulundum. Dikkat edilirse İngiltere ve Fransa yok…  Özbekistan, Türkmenistan da yok… Gördüğüm yerler yeter bana…

 

Bu ülkelerle veya başkalarıyla olan yayın hayatınız hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Japonya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar pek çok ülkede makalelerim, bildirilerim, derlemelerim, kitap bölümlerim yayımlandı. Ayrıca bu ülkelerin bazılarında da hakkımda ve kitaplarımla ilgili yayınlar yer aldı. Konuyu bazı başlıklar altında kısaca değerlendirmek isterim.

a. 1976 yılında İstanbul’da Konyalı hemşerimiz (merhum) Halit Güler’in sahibi olduğu Damla Yayınları arasında yer alan 101 Anadolu Efsanesi adlı kitabımızın ilk 71 efsanesi 1984 yılında Japoncaya çevrildi ve o ülkede yayımlandı.

b. Bu kitabımızdaki Güzellik Suyu adlı efsanemiz Gözellik Suyu adıyla Azerbaycan Türkçesine aktarıldı. Kitaba da bu efsanemizin adı verildi ve ayrıca birkaç efsanemiz daha yer aldı.

c. Aynı kitabımızın içindeki efsanelerimiz Balkan ülkelerinde de yayımlandı.

ç. Almanya’da yayımlanan kitap tanıtma dergisi Demos’ta kitaplarım tanıtıldı. Bu derginin aynı zamanda editorial Board’unda da yer aldım.

d. Ohio-ABD’de yayımlanan Motif dergisinde bir yazım yayımlandı.

e. Bükreş-Romanya’da yayımlanan Renkler adlı dergide bir bildirim yer aldı.

Konya’da toparlayıcı olduk Konya’da toparlayıcı olduk

f. Eski Yugoslavya döneminin iki ülkesinde yayımlanan (Makedonya ve Kosova) Çevren, Tan, Birlik, Makedonski Folklor, Sesler, vb. dergi ve gazetelerde hem yazılarım yer aldı, hem de haber konusu oldum.

g. Dünkü Çekoslovakya’nın günümüzdeki bağımsız devleti Slovakya’da kitaplarımın tanıtılması yapıldı.

ğ, ABD’de yayımlanan, Journal of  Turkish Studies  adlı dergide iki ayrı makalem yayımlandı.

h. KKTC’de yayımlanan Yeni Kıbrıs dergisinde yazılarıma yer verilmiştir.

ı. Yurt dışında ve ülkemizde yayımlanan masal kitaplarına kitaplarımdan örnek masal metinleri alınmıştır

i. İki ünlü yabancı ansiklopedi de maddelerim yer aldı: 

            ia. Enzklopädie des Märchens (Berlin 1994, VIII/2-3). Dünyanın tek masal ansiklopedisidir. Orada Billur Köşk hakkında maddem yer aldı.

  ib. The Encyclopaedıa of Islam, Three, Brill Yayınevi, Leiden ve Boston 2021. Ünlü İslam Ansiklopedisi’nin üçüncü baskısıdır. Orada Hece Vezni ile ilgili maddem yer aldı. Bu madde, Prof. Dr. Ali Osman Öztürk ile ortak hazırlanmıştır.

 k. Almanya ve Macaristan’da yayımlanan bildiri kitaplarında bildirilerime yer verilmiştir.

            l. Almancaya çevrilen Türk masallarıyla ilgili kitaplarda kitaplarımızdan da metinler alınmıştır. Çevirenlerden bazıları; Adelheid Uzunoğlu Ochenbauer, Barbara Pflegerl, Sevgi Ağcagül-Elizabette Ragaggnin.

Akademik hayatınızda pek çok öğrenci yetiştirdiniz. Bunlar arasında profesörler, doçentler, eski söyleyişle yardımcı doçentler de vardır. Bu konuda  neler neler söylemek istersiniz?

Evet, epey emek verdim ve âdeta bir bilim ordusu oluşturdum. 29 öğrencim yüksek lisans tezi hazırladı. Bunlardan bazıları devamında doktora tezlerini de tamamladılar. Yüksek lisans tezleri başka arkadaşlarımızla tamamlatılanlar da dâhil olmak üzere 17 öğrencimiz de dostor ünvanınhı almaya hak kazandılar. Bunlardan da onu çalışmalarını sürdürüp profesörlüğe yükseltilmişlerdir. Doktoralarını da tamamlayıp profesör olanlardan Konya’da görev yapan adları hatırlatmak isterim: Ali Berat Alptekin (NEU AKEF, merhum), Sinan Gönen (SÜ EF), Selçuk Peker (NEÜ EEF).

Öbür profesörlerimiz ise şu öğrencilerimdir: Mehmet Aça (Konyalı), Metin Ergun, Pervin Ergun, Zekeriye Karadavut, Nedim Bakırcı, Halil Altay Göde, Behiye Köksel.

Bu arada bir hoca-öğrenci zincirini hatırlatmak isterim. Bizim ilk doktora öğrencimiz merhum Prof. Alptekin’le devam eden halka şöyledir: S. Sakaoğlu-A. B. Alptekin-Esma Şimşek (Prof. Dr.), Ebru Şenocak (Doç. Dr.), Fevziye Alsaç (Dr. Öğ. Üyesi).

Son olarak bir üst unvana yükseltilen öğrencilerim: Prof. Dr. Selçuk Peker, Doç. Dr. Atiye Nazlı.

Hocam, bunca öğrencinize tez hazırlattınız. Peki, sizin hakkınızda da tez hazınrlayan öğrencileriniz olmadı mı?

Oldu elbette… Merhum Prof. Alptekin görev yaptığı dönemde Selçuk Üniversitesi’ne bağlı olan Fen-Edebiyat Fakültesi ile Eğitim Fükültesi’nde 11 öğrencisine, bizi değişik alanlarda ele alan bitirme tezleri hazırlatmıştır. Ayrıca, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nde de benim doktora tezimi konu alan bir bitirme tezi hazırlatılmıştır:

Serhat Kaya, “Gümüşhane ve Bayburt Masalları” Adlı Eserdeki MasallarınTürkçe Dersi 8. Sınıflar Öğretim Programı Değerler Eğitimi Açısından İncelenmesi, Kırşehir 2021. Tez bize ulaşmadığı için danışman öğretim üyesinin kimliği hakkında bilgimiz yoktur.

Üye olduğunuz dernekleri de öğrenmek istiyorum. Biraz bilgi verir misiniz?

Üyesi olduğuim dernekleri şöyle bir sınıflama ise tanıtmak isterim:      

A. KONYA’DA BULUNANLAR

               1. Konya Lisesi Mezunları Derneği (Kurucusu ve ilk iki dönem başkanı)

               2. Konya Fikir, Sanat ve Kültür Adamları Birliği Derneği (Kurucu üye)

               3. Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi

               4. Konya Kültür ve Turizm Derneği

               5. Selçukya Kültür Sanat Derneği (Bu derneğin Onursal Başkanıyım.)

               6. Konya Fahri Müfettişler Derneği

          B. ANKARA’DA BULUNANLAR

               1. TKAE: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü

       2. İLESAM: Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği

       3. UNİMA: Union International De La Marionette / Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği

               4. HKAK: Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu

          C. DÜNYA ÇAPINDA OLAN

             1. Permanent International Altaistic Conference / PIAC // Daimî Milletlerarası Altaistler Konferansı / DAMAK. Bu derneğin seçimlerde oy hakkı olan senatörüyüm.

Söylemek istediğiniz, eklenmesini arzu ettiğiniz özelliklerinizi de öğrenmek isteriz.

Evet, şu birkaç maddeyi de eklersek bu konuşma az eksikle tamamlanmış olacaktır.

a. 1989 yılında, yaptığım yardım ve sunduğum hizmetlerin tatlı bir sonucu olarak, Bayburt ilimizin Fahrî Hemşehrilik beratına layık bulundur.

b. Ankara Hacı bayram Veli Üniversitesi’nin Edebiyat ve İletişim Fakültesinden dokuz ikişilik bir bilim topluluğu, beni konu alan bir balgesel hazırladıyar. Bu belgesel, Ankara’da  ayrı dönemlerde olmak üzere iki, Konya’da ise bir defa gösterime sunuldu.

c. Konya’da; Aydınlar Ocağı, Konya Kültür ve Turizm Derneği, Selçukya Kültür Sanat Derneğibenimle ilgili  toplantılar düzenlediler. Selçuk Üniversitesi Türkçe Toplulu emeklilik haftamda Veda ve Vefa adı verilen bir toplantı düzernledi Ayrıca İzmir ve Isparta’daki iki üniversite de benzeri toplantıları gerçekleştirdiler.

Düzenli bir hayatınız ve planlı bir çalışma alışkanlığınız var. Otuz üç yıldır dostlarınıza mektup yollayıp o yılın hasılasını paylaştınız. Ama bu yıl mektupta biraz sitem esintisi vardı. Bu konuda iki merakım var; birincisi mektup prensibini nasıl edindiğiniz, ikincisi otuz üç yıl sonra gelen sitem? Bize anlatır mısınız?

Sevgili kardeşim, eskilerin güzel bir sözü vardır, onu hatırlatarak cevabımıza geçeceğim. Derlerdi ki, Bir dokun, bin âh dinle kâse-i Fağfûrdan… Demek istiyor ki, Çin işi kâseye şöyle bir dokunuver, kırılan kâseden ortaya yayılacak âhları bir dinleyiver. Gerçi bizim âhların sayısı o kadar çok değil ama yine de yazmakla bitiremeyiz. Bazı büyük (!) âlimler, lütfedip de mektuplarımı  aldıklarını bile bildirmiyorlar. Çoğunun okuduğuna bile inanmıyorum. Ama inadına gönderdim. 1990’lı yıllarda internet yok. Çoğalt, katla, zarfları yaz, içine koy, ağzına kapat, PTT’ye götürüp gönder. Allah’tan pul yapıştırma kalkmıştı da dilimiz rahatlamıştı.

Yıl 1990’ların başı… Dünyanın dört bir tarafında bilim insanlarıyla haberleşiyoruz. Biri diyor ki, ‘Şu kitabım yayımlandı.”, öbürü diyor ki “Filan ülkede şu toplantıya katıldım.” vb. Eee, bizim de öyle etkinliklerimiz var ama tek tük değil Oturdum ve karar verdim: O yıl neler yaptıysam bir mektup şekline dönüştüreyim ve ilgililere göndereyim, İlk mektubumuz bir buçuk A4 sayfasını dolduruyordu. Yıllar ilerleyince sayfa sayısı da artıyordu. Derken 2010 yılında o güne kadar gönderdiğimiz mektuplarımızı bir kitapta toplayıverdik: Dostlara Mektuplar, Konya, 236 s. 17 mektuptan oluşan bir mektup külliyatı... Başında da iki yazımız yer alıyor: Ön Söz ve Bu Mektuplara Dair. Taş yerinde ağırdır demiş atalarımız. Artık ağırlığımızı koyalım ve gizli dedikoduları da kestirip atalım. Unutmadan ekleyivereyim. Değişik illerde yolumuza girenler oldu ama beşinci mektubu gönderen çıkmadı. Bu iş, sabır ve emek isteyen bir iş idi. Artık noktayı kısmen koyuverdim. 2023 mektubumu aldıklarını bildiren, ayrıca okuduklarını da âdeta belgeleyen birkaç vefalı meslektaşıma kısaca da olsa bir devam mektubu gönderebilirim. Çünkü bu mektubu ben sağ oldukça kendim için hazırlayacağım.

Sevgili Güden Kardeşim… Çok teşekkür ediyorum. Sağ olunuz, var olunuz. Size de böyle güzel sorulan yöneltecek insanlarımız eksik olmasın.

 

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN