Kardeşlik yolu dikenlidir, imtihanlarla doludur. Birbirinden zorlu engeller, ağır hileler, cazip teklifler ve yıkıcı fitneler sizi bekler, beklemektedir. Bütün bunları aştıktan sonra, artık sınanmış dostluktan, kadim kardeşlikten bahsetmek mümkündür. 

Millet olarak, yine böyle bir yolculuğun içindeyiz. Bakalım işin sonu nereye varacak?

'Yol evlâdı olmak' diye Anadolu'da bir deyim vardır. Bin yıllık tarihimizi bundan daha güzel acaba ne anlatabilir? Yürüyen hüküm, yürüyen millet.

Yolculuğumuz boyunca neler gördük, yaşadık? İnsan bazı zamanlarda kalbinin hızına yetişemez. Geride kalır. Başımıza sıklıkla gelenlerden biri de budur. “Neşeli körlük” diyelim.

Şunu da ifade etmekte fayda var; İnancımızdan kaynaklanan mesuliyet duygusu nedeniyle, 'uydum dünyaya' diyemeyiz. İsteyen elbette diyebilir. Dediği an, kullanışlı bir nesneye dönüşmüş olur. Böyle kimselerin taliplisi çoktur.

Yanılmıyorsam Tanpınar'da geçiyordu. Hafızamda kaldığı kadarıyla: “Temiz kalmak istiyorsan, sadece elindeki işe bak.” Buradan devam edersek; işimiz, millet ve memlekettir. Kafamızı kaldırmamız halinde, aklımız karışabilir. Nitekim bazılarının karışmıştır. Örnek konusunda sıkıntı çekmiyoruz. Her yerde ve türlü şekildeler. Kimi terör sektörünün bir parçası, kimi menfaat avcısı, kimi de sahibinin sesi.

Birinin bize şöyle dediğini düşünelim: 'Allah sana senin gibi bir evlat versin.' Bu bizim için dua mı, beddua mı? Amin diyebiliyor muyuz? Bin şükür. Yaşadığı toprakların yabancısı olanlardan ve kendi insanını hor görenlerden değiliz. Geçmişteki musibetleri geçmemiş kabul ediyor; esaslı bir ders, hakiki bir ibret olarak aklımızda tutuyoruz. Mesela acılarla dolu Balkan tecrübesi bize ne anlatıyor? Oralarda Müslümanlar katledilirken, batılı gazeteler tersini yazıyordu. Balkanlarda, emsali olmayan bir algı operasyonu yapıldı. Devlet, adım atamaz hale getirildi. Bir benzerini ancak şimdi görebiliyoruz. O gazetelerin bir kısmı da sanki ülkemize taşınmış. Her çeşit yalanı söyleyenler, iftirayı atanlar, en korkunç cinayetleri bile çekinmeden işleyenler, insan onurundan dem vurabiliyor. Yeni imtihanlarımızdan biri de galiba bu: Katillere, katil değil de maktul olduğumuzu ispat etmek zorundayız.

İçimden geldi. Sevdiğim ilçe isimlerini hızlı bir şekilde yazacağım: Söğüt, Barla, Ahlat, Pasinler, Çaldıran, Malazgirt, Bolvadin, Kırkağaç, Avanos, Karapürçek, Doğanşar, Banaz, Gelendost, Şarkışla, Samanpazarı, Şebinkarahisar, Boyabat, Boğazlıyan, Diyadin, Saruhanlı, Akseki, Germencik, İnhisar, Ağlasun, İznik, İskilip, Acıpayam, Göynük, Lüleburgaz, Beyşehir, Yalvaç, Merzifon, Sarıkamış, Bismil, Simav, Adilcevaz, Horasan, Serdivan, Elbistan, Derbent, Çavdarhisar, Arguvan! (İsimler öyle güzel ki, insanın durası gelmiyor.) İşte bu beldelerin hepsi kardeştir. Ahmet ile Mehmet gibi kaderleri birbirine bağlıdır. Yangından kurtarılmışlardır ve yine ilk kurtarılacak olanlardır. Yazımızın girişinde, 'yolculuk' demiştik. Kastımız, yeni bir istiklâl ve istikbal yürüyüşüdür, mücadelesidir. Kardeşleri bir arada tutma gayretidir.