Bu konuda yazmak istemiyorum ancak olaylar öylesine bir birine zıt olarak gelişiyor ki yazmamak gazetecilik ahlakına ters düşecek.

17 Aralık'tan bu yana ülkemiz yolsuzluk operasyonu ile çalkalanıyor. Başbakan ve olaya ismi karışanlar önce olayı yalanlayıp dimdik ayaktayız mesajı verdiler. Arkasından otobüsler üzerine çıkarak halka gülücükler dağıttılar ve bunun bir dış destekli operasyon olduğunu söylediler. Bir gün sonra ismi yolsuzluk operasyonuna karışan bakanların istifa ettikleri açıklandı.

İstifa eden bakanlardan birisi olan Erdoğan Bayraktar, giderayak başbakanın emirleri dışında bir şey yapmadığını şayet ortada istifayı gerektirecek bir suç varsa başbakanın da istifa etmesi gerektiğini söyledi. Bu söylemden sonra Resmi Gazetede yayınlanan istifa haberlerinin yayınlanması sırasında bir nüans dikkat çekti. Erdoğan Bayraktar dışındaki bakanların istifa ederek görevlerinden ayrıldıkları belirtilen haberde, Erdoğan Bayraktar'ın görevden alındığı yazılıyordu. Buna söylenecek tek şey, hükümetin sık sık kullandığı bir söz olabilir, “MANİDAR”.

Hükümet operasyonun devlet içinde oluşturulan bir “Paralel Devlet” tarafından gerçekleştirildiğini savunuyor. Bunu ispat etmek için de emniyet, adalet, maliye vb. kurumlarda görev yapan insanlar bulundukları yerlerden alınarak başka yerlere atandılar.

Ergenekon davasında ise hükümet ve cemaate karşı bir darbe hazırlığında oldukları iddia edilen subay ve siviller, soruşturma başlar başlamaz tutuklanarak cezaevine konuldular. Tutuklanan bu subaylar arasında daha göreve yeni başlamış teğmenler vardı. O zaman her ne hikmetse bu gencecik teğmenin görev yerini değiştirmek kimsenin aklına gelmedi.

Ergenekon davasında sanal bir darbe iddiası vardı. Eyleme dönüşmemiş ve düşünce bazında kalan bu sanal ihtilalin! İçinde oldukları söylenen subaylar, hiçbir ayrım yapılmadan Silivri'ye dolduruldu.

17 Aralık'ta düğmesine basılan rüşvet operasyonu (Hükümete göre bir sivil darbe girişimi) ise eyleme dönüşmüş bir harekettir. Bu hareket gerçekten hükümete karşı yapılmış bir sivil darbe girişimi ise operasyonda yer alanların hepsi hemen tutuklanıp cezaevine konulmalı idi.

Hükümete karşı bir komplo olduğu iddia edilen 17 Aralık Operasyonuna katılanların hiç birisi tutuklanmadığına göre, demek ki komplo kurmak gibi bir eylem gerçekleşmemiş. Bu durumda evlerde ayakkabı kutuları içerisinde para bulunan bakan ve çocukları suçludur. Aynı şekilde evinde para bulunduran Halk Bank Müdürü de suçludur. Banka müdürü hem de iki kere suçludur. Evinde bulunan paralar gerçekten aldığı rüşvet paraları ise rüşvet suçundan yargılanmalıdır.

Banka Müdürünün evinde bulunan 4,5 milyon dolar gerçekten bir vakfa aitse, asıl görevi başında bulunduğu kurumun çıkarlarını gözetmek ve kârını artırmak olan şahıs bu işini savsaklamış ve başında bulunduğu kurumun zarara uğratmıştır. Görevi savsaklamak ve kurumu zarara uğratmaktan da suçludur.

Eylem haline dönüşmemiş bir darbe planını! Sayfa sayfa yayınlayan basın kuruluşları o gün “Türkiye'nin bağırsaklarını temizlemesine yardımcı oluyordu! Bu gün de 17 Aralık operasyonu haberlerini yayınlayan gazeteler de aynı gazeteler. O zaman Türkiye'nin bağırsaklarını temizlemesine yardımcı oluyor denilirken, bu gün de aynı işi yapmalarına rağmen “Etrafa foseptik pisliği saçıyor” suçlamasına maruz kaldılar.

Demek ki yorumlar olaya nereden bakıldığına bağlı imiş.  Bir gün başkasına iftira atmak için kullandığın bumerangın dönüp seni vuracağını hesaplamak gerekiyormuş

 ***

Başbakanın sevdiğim bir sözü var. Hani bazı durumlarda “velev ki öyle olsa” der.

Ben de operasyonun velev ki paralel devlet tarafından yapıldığını kabul edelim diyorum. Ancak bu operasyonda ayakkabı kutuları içerisinde bulunan paralar, para kasaları ve para sayma makineleri nasıl izah edilecek. 

Ona da “velev ki hocanın cinleri koymuş olsunlar” diyelim mi?

***

Yaklaşık 20 yıl birlikte mesai yaptığım Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'ın babasının vefatını öğrendim. Mübarek Mevlid Kandilinde bu geçici âlemi terk edip baki âleme göç eden İsmail Amcaya Allahtan Rahmet, acılı ailesine sabır diliyorum. İnşa Allah Mevlid Kandilinde kaybettiğimiz İsmail Amcanın mekânı da o mübarek insan Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.) ya komşu olur. AMİN!