Hukukî güvenlik ilkesinin ihlâl edildiği bir devlete hukuk devleti denemez.

Nedir hukukî güvenlik? Kişilerin uymak zorunda oldukları kuralları önceden bilmeleri ve davranışlarını ona göre ayarlayabilmeleri demektir. Örneğin, ne yaparsam ya da nasıl konuşursam suç olur, ne yaparsam olmaz? Ya da yaptığım sözleşme ne zaman geçerli, ne zaman geçersiz olur? Vatandaş bunları önceden bilmeli ki davranışlarını ona göre ayarlayabilsin.

Bu ilke gereğince kanunlar, bazı istisnalar haricinde geriye yürümez. Eğer kanun geriye yürüseydi, yapıldığı zaman suç olmayan bir davranış, daha sonra çıkarılan bir kanunla suç haline getirilip o davranışı yapanlar cezalandırılabilirdi.

Hukuki güvenlik ilkesi, herkesin uymak zorunda olduğu hukuk kurallarını önceden bilmesini gerektirir. Bilmediğiniz kurala uyamazsınız.

Ancak hukukçuların bile hukuku tam olarak bilmediği, çıkan kanunları takip edemediği bir ortamda yaşıyoruz. Normal vatandaş nasıl bilsin?

Hukukî güvenlik ilkesi sık sık, değişik yollarla ihlâl edilir. Hâkimlerimizin lüzumlu lüzumsuz Medenî Kanun'un 2. maddesine (yani dürüstlük kuralına) müracaat ederek hüsnüniyet hukukçuluğu yapmaları bunun en güzel örneklerindendir.

Son zamanlarda çok başvurulan bir yol haline gelen torba kanun yapma yolu da hukukî güvenlik ilkesini önemli ölçüde ihlâl etmektedir. 

Çünkü bu kanunlarla, birbiriyle ilgisi olmayan pek çok konu düzenlenmektedir. Son örnekte olduğu gibi! İnternet suçları ile engelli istihdamının ne ilgisi vardır ki her iki konu da aynı kanunu içinde düzenlenir? Böyle yaparsanız, kimse hangi konularda değişiklik ya da düzenlemeler yapıldığını kolay kolay anlayamaz. 

Bu tür Kanunlar Meclis'te müzakere edilirken madde madde görüşülmez. Paket halinde geçirilir. Bu yüzden de bazı küçük ve ilginç detaylar gözden kaçıverir. Ya da ustaca gizlenir. 

Resmi Gazetede yayınlanırken de “!.ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” gibi isimlerle yayınlandığı için, isme bakarak neyin düzenlendiği ya da değiştirildiğini anlamak imkânsızdır. Oysa bunun yerine her konu ayrı bir kanun olarak kabul edilip düzenlense ve Resmi Gazetede kendi adıyla yayınlansa insanların dikkatini çeker, okunması, anlaşılması, duyulması, öğrenilmesi kolaylaşır. Örneğin son torba kanunda yer alan internet düzenlemesi “İnternet Suçları İle Mücadele Kanunu”, engellilerle ilgili düzenleme ise “Engellilerin İstihdamı Hakkında Kanun” gibi isimlerle isimlendirildikten sonra her biri ayrı kanun numarası ile kabul edilip yayınlanabilir. 

Çok mu zor? Hayır. Neden yapılmaz? Çünkü kamuoyu fark etmeden Meclis'ten geçirivermek iktidarların işine gelir.

Ama hukukî güvenlik ilkesi ihlâl edilir.

Sadece hukukî güvenlik mi? Demokratik toplum ilkesi de alt üst edilir. Çünkü kanunun yapım sürecinde pek çok konu dikkatlerden kaçtığı için, toplum, çıkmasını istemediği kanunla ilgili kamuoyu oluşturma, tepki gösterme ve kanunun kabulünü engelleme imkânından yoksun olur.

Şimdiden söyleyelim, bu torba kanunda da hiç konuşulmayan, dikkatlerden kaçan hususlar var. Özellikle pek çok işadamının cebine zarar verecek, birileri için de yeni rant sahaları oluşturacak düzenlemeler geliyor.

Onları da daha sonra yazarız.