TEK TİP İNTERNET Mİ, KİŞİLİK HAKLARININ KORUNMASI MI?

Gündemi takip eden herkesin bildiği gibi uzun süredir tartışılan Torba Kanun Tasarısı"nın 4. bölümü yani kısaca internet yasası Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yasada birtakım değişiklikler yapılması üzerine onaylandı. 

Avrupa'nın birçok ülkesinde internetle alakalı yasal düzenlemeler bizde yapılacak olan düzenlemelere benzer olmasına rağmen, bizim ülkemizde bu yasa tasarısı şiddetle eleştiriliyordu. Bu eleştirilerin büyük bir bölümünü ise internete sansür geleceği düşüncesi ve kayıt altında tutulacak olan internet trafik bilgilerinin fişlemeye yol açacağı düşüncesi oluşturuyordu. Peki esasında bu konu böyle mi? 

İnternet kullanımıyla alakalı son yapılan araştırmalara göre Türkiye'de şu an her iki evin birinde internet var. Ancak bu kadar yoğun olarak kullanılan bir mecrada yayınlanan bilgiler hiçbir düzenlemeye tabi değil. Bu durum ise kabaca mayınlı bir tarlada yürümeyle eş değer. 

Neden mi?

En basit anlamda bir örnek verecek olursak; hiç tanımadığınız bir kişi bile, bizim hakkımızda ki gerçeği yansıtmayan bir bilgiyi, hakareti ya da onaylamadığımız bir olayı internet ortamında paylaştığı anda sosyal medya yada web sitesi olması hiç fark etmez, bizim onu oradan kaldırabilmemiz için mahkemeye başvurup mahkeme sonuçlanana kadar beklememiz gerekliydi. Bu bekleme süresinde bu bilgilerin yayılmasını engellemek içinse yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Yeni yasayla ise bu ve buna benzer bir durumla karşılaştığımız anda bizim özel hayatımıza yapılan herhangi bir müdahaleyi önlemenin süresi mahkemeye başvurduktan sonra sadece 24 saat.

Yani bu kanunun asıl amacı medyada vurgulanmaya çalışıldığı gibi internete sansür getirme yada tek tip internet uygulaması değil. Tüm bunların aksine vatandaşların kişilik haklarının ve özel hayatın gizliliğinin korunmasıdır. 

***

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, çıktığı bir televizyon programında oldukça önemli açıklamalarda bulundu. Bu açıklamaların bana göre en önemlisi ise; Türkiye'de görev yapan bir savcının adli kolluktan, yabancı ülkede bulunan bir kampa operasyon yapmasını istemesiydi.

Burada talimatla habersiz bir şekilde baskın yapıp, bakan çocuklarını gözaltına aldırmadan veya MİT mensubu olduklarını bile bile devlet görevlilerine operasyon yapılmaya çalışılmasından yada gizli kalması gereken belgelerin basına dağıtılmasından bahsetmiyoruz. Burada gerçekleştirilmesi halinde yabancı bir ülkeyle savaş yapılması ihtimalinden bahsediyoruz.

Lakin, savaş durumuna sebebiyet verebilecek bir savcıya bile ancak olay Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) intikal ettirilerek gereken yapılabiliyor.

Şimdiye kadar yapılan her şeyi geçsek bile sadece bu olay bile başlı başına HSYK düzenlemesi için yeterli bir sebeptir.