Çok değil daha 1 Ocak günü bu köşede, bu maksatlı operasyonun olumsuz etkilerinin tüm Türkiye tarafından hissedileceğini, Konya sanayisinin de içinde bulunduğumuz sürecin doğal bir uzantısı olan döviz kurlarındaki bu ani artışa, bir süre sonra dayanamayarak personel azaltma yoluna gideceğini söylemiştik.

Üzülerek söylüyorum ki, önceki gün gazetemizde çıkan “Aykent kan ağlıyor” haberi bizi yanıltmadı. Euro ve dolarda ki önlenemeyen artış yüzünden ilk olarak ayakkabı imalat sektöründen başlamak üzere Konya sanayisi personel çıkarmaya başladı.

Hepimizi üzen bu gelişmeyle birlikte euro ve doların durulmaması üzerine, tüm ithalat ve ihracat piyasalarında hala belirsizlik hâkim. Sanayici ne temin edeceği hammaddenin net fiyatını, ne de imal ettiği ürünün piyasa değerini belirleyebiliyor. Bu durum ise imalatçıların işletmeleri kapasitesinin altında çalıştırmalarına sebep oluyor.

Kapasitenin altında çalışan işletme ise, sırasıyla daha az istihdam, daha az maaş, daha az işlenmiş ürün ve nihai olarak ülke ekonomisine daha az katkıya neden oluyor.

Bu durumun önüne geçmek için ise artık şahsi menfaatleri ve çıkar çatışmasını bir kenara bırakarak herkes şapkasını önüne koyup iyice bir düşünmeli.

***

Kendisini her fırsatta demokrat olarak savunan yazarlardan biri, köşesinde; sayın başbakan için “ yüzde 60 oy alsa bile bu ülkeyi artık eskisi gibi yönetemez” diyor.

Bu tarz cümleleri okuyunca insan kendini bir an, gazete patronlarının bir zamanlar ülkeyi yönettiği yıllarda sanıyor. Bugün Avrupa ve Amerika'nın propaganda kokan gazeteleri bile böyle bir çıkarımda bulunmazken, içimizde ki yazarların bu şekilde provokatif yazılar yazması ise tamamen art niyete dayanıyor. 

Hepimiz biliyoruz ki; bu ülkede yöneticiler eskiden ibret olsun diye haksız yere bu vatanın evlatlarını, bakanlarını hatta başbakanını bile idam ettiler.

Günümüz Türkiye'sinde ise artık hapis yatanların bile haksız yere hapis yattıkları anlaşıldığı anda hakkı geri teslim edilir hale geldi.

Son zamanlarda yapılan tahliyeleri, yapılması düşünülen düzenlemeleri ve köklü değişiklikleri buna örnek olarak verebiliriz.

Bir köşe yazarı olarak sen kendini demokrat zannederek onlarca yıl savunacaksın, her yazında bunu vurgulamaya çalışacaksın ama bu ülkede son zamanlar da yapılan demokratikleşme çalışmalarının hepsini görmezden gelecek ve değinmeyeceksin. Üstüne üstlük birde bu ülkenin başbakanına yine seçim yoluyla iktidara gelse bile artık ülkeyi eskisi gibi yönetemez diyeceksin.

Kim ne der bilmem ama ben bu duruma; demokratik yazarlık değil, provokatif yazarlığın güzel bir örneği diyorum.

Unutmayalım ki her ne kadar zaman zaman demokrasiye darbe girişimleri olsa da, artık yeni bir Türkiye'de yaşıyoruz. Ve bu Türkiye tüm içerideki ve dışarıdaki şer güçlere inat büyümeye ve gelişmeye devam edecek.